443: Rabıta Şirk Midir?
Selamun aleykum hocam, çok çok acil bir sorum var, lütfen aydınlatın! Annem Süleymanlı (Nakşibendi) tarikatına mensup. Râbıta yapıyorlar mesela feyz almak için kalpten kalbe Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Ebu Bekir (radiyallahu anh) güya mağarada iken diz dize gelmiş ve feyz almış Ebu Bekir Rasûlullah'dan. Nakşibendilerin söylentilerine göre... Rabıtanın şirk olduğuna itikad ediyorum çünkü aracı yapıyorlar… Bu konuya da değinin lütfen!
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.
بسم الله الرحمن الرحيم، الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
“Râbıta” kelimesi sözlükte bağ, irtibat anlamındadır.
Râbıta: Müridin Allah Teâlâ’yı zikir halindeyken kalbini temizlemek, Allah’ı hatırlayıp O’na yakınlaşmak ve zihnini zikre verip huşu ile zikredebilmek gayesiyle, ibadeti, takvası, zühdü ile tanınan diri veya ölü mürşidinin/şeyhinin suretini/ruhaniyetini düşünüp, zihninde canlandırıp, özellikle de mürşidinin iki gözünün arasına bakıp onu yanındaymış gibi hissederek mürşidiyle arasında ruhi bir bağ kurup irtibata geçtiği ve birtakım şart ve adapları olan bir ibadet şeklidir. Mürid râbıta yaparak Allah’tan, mürşidine indirdiği feyizlerden/nurlardan kendisine de yansıtmasını istemektedir. Çünkü mürşidini, ilahi nurların menbaı, onun iki kaşının arasını feyiz deposu olarak görmekte, rabıta yaparak bu feyizlerin kalbine inip kalbini temizlemesini ve böylece Allah’a yükselmeyi istemektedir.
Râbıtanın; abdestli olmak, kıbleye yönelmek, oturmak, gözleri kapatmak, elleri bağlamak, belirli bir süre içerisinde yapmak gibi bazı şart ve adabı vardır.
Bazı tarikatlarda râbıta namaz esnasında da uygulanmaktadır. Yine zikre başlamadan önce de râbıta yapılmakta ve sonra zikre başlanmaktadır.
Râbıta sadece Nakşibendi tarikatında bulunup diğer tarikatlarda ise uygulanmamaktadır. Ve Nakşi tarikatı içerisinde Allah’a yaklaşma vesilelerinin en büyüğü râbıta olarak kabul edilir.
Böyle bir ibadet şekli ne Kur’ân’da ne de Sünnet’te meşru kılınmamıştır. Sahabe ve salih selefimizden böyle yaptıkları varid olmamıştır. Dolayısıyla rabıta dinde sonradan ortaya çıkarılmış bid’at bir ibadettir. Evet, Allah Teâlâ kendisine yaklaştıracak vesileler aramamızı emretmiştir (bkz: Maide 35.) Ancak hiç şüphesiz bu vesileleri yani ibadetleri belirlemeye tek hak sahibi olan da Allah Teâlâ’dır. Dinde meşru kılınmadığı halde kimsenin Allah yaklaştıracak başka yollar geliştirme yetkisi yoktur.
Özellikle sofilerin kendisine büyük bir alim olarak baktıkları, tasavvuf meşrepli olan Ramazan el-Bûtî isimli zat [1] kendisine rabıtanın İslam’da caiz olup olmadığı sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:
“İmam Rabbani “el-Mektûbât” isimli kitabında zikir için oturduğunda zikreden kişinin Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dahi olsa herhangi bir mahluku hatırlamayı Allah’ı zikretmesine ilave etmesinin caiz olmadığını açıklamıştır.” (Bkz: buraya tıklayınız)
Mutlak olarak, her şekliyle râbıtanın şirk olduğunu söylemek doğru değildir. Çünkü bu anlattığımız şekilde rabıta yapan biri mürşidine herhangi bir ibadet sarf etmemekte ve mürşidinin Allah’ın sıfatlarından herhangi birinde O’na ortak olduğuna inanmamaktadır.
Ama eğer ki rabıta yapan kişi şeyhinin dilediği zaman kullanabildiği Allah’ın kendisine verdiği bir özellik/güç ile kendisini işittiğine veya gördüğüne veya durumunu bildiğine inanarak veya onu çağırıp/ona dua edip ondan yardım isteyerek rabıta yaparsa işte bu kimse şirk koşmuş olur. Bunlardan biri olmaksızın yapılan rabıta ise şirk olmayan dinden çıkartmayan bir bid’attır. Lakin bu, sahibini zamanla büyük (dinden çıkartan) şirke götürebileceğinden küçük (dinden çıkartmayan) şirk olarak vasıflandırılır.
Ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
1 - Kitap yüklü bu zat, Esed ailesine beyatlı biriydi. Zalim kâfir Beşşar Esed’in ordusunun sahabe ordusu gibi olduğunu söylemiş, Esed’e karşı savaşanları bağiler olarak nitelendirmiştir! Esed rejimi kendisini kullandıktan sonra “muhalifler camide alim öldürüyorlar!” denilsin diye onu katletmiştir.