74: Burçlara İnanmak
Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam efendimiz Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden mü’minlere olsun.
Burçlara inanmaktan kast ettiğin zamanımızda çok yaygın olan yıldız falıysa, yani yıldızların insanın hayatını müspet veya menfi, halde ve istikbalde tedbir etmeleri veya hatta takdir etmeleriyse... Evet! Bu insanı İslam’dan çıkaran şirktir. Zira yıldız falı bir tür sihirdir. İmam Ebu Davud (rahimehullah)’ın ibni Abbas (radıyallahu anhu)’dan tahriç ettiği hadiste Rasûlallah (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: مَنِ اقْتَبَسَ عِلْمًا مِنَ النُّجُومِ اقْتَبَسَ شُعْبَةً مِنَ السِّحْرِ زَادَ مَا زَادَ
“Yıldızlardan bir ilim alan kimse sihirden bir bölüm almış olur. (Yıldızlardan aldığı bilgiler) arttıkça (sihirle olan ilgisi de) artar.”
İmamlarımız yıldızlarla alakalı sihri iki türde değerlendirmişlerdir: Birincisi ilmi sihir ve ikincisi ameli sihirdir. İlmi sihir yıldızların hareketlerinden intikal ederek havadisi değerlendirmektir. Bu yıldız falıdır. Ve ameli sihir görünmeyen semavi güçlerin görünür dünyevi güçlerle iletişimi ve ilişkisidir. Tılsım ve benzeri şeyler bu türdendir.
Ve İmam Ahmed (rahimehullah)’ın Ebu Hureyre (radıyallahu anhu)’dan tahriç ettiği hadiste Rasûlallah (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
مَنْ أَتَى كَاهِنًا أو عَرَّافاً فَصَدَّقَهُ بِمَا يَقُولُ فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ عَلَى مُحَمَّدٍ
“Kim kâhine veya arrafa gider ve dediklerini tasdik ederse Muhammed’e inmiş olanı inkâr etmiştir.”
Arraf ismi kâhini, müneccimi, falcıyı ve bu yollarla gelecekten ve ğaybtan haber vermeyi iddia eden herkese şamil olan bir isimdir. Kişinin şirke girmesinin sebebi arrafı Allah (celle ve âlâ)’ya mahsus olan ğaybiyatta tasdik etmesidir. Ama yıldızların veya burçların mahlûkatta müstakil surette mütedâhil ve mutasarrıf olduklarını itikat etmek daha da büyük bir şirktir. İmam Ebu Davud (rahimehullah)’ın tahriç ettiği hadiste Zeyd bin Halid el-Cuheni (radıyallahu anhu) şöyle der:
عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِىِّ أَنَّهُ قَالَ صَلَّى لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَلاَةَ الصُّبْحِ بِالْحُدَيْبِيَةِ فِى إِثْرِ سَمَاءٍ كَانَتْ مِنَ اللَّيْلِ فَلَمَّا انْصَرَفَ أَقْبَلَ عَلَى النَّاسِ فَقَالَ: هَلْ تَدْرُونَ مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ. قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قَالَ: قَالَ أَصْبَحَ مِنْ عِبَادِى مُؤْمِنٌ بِى وَكَافِرٌ فَأَمَّا مَنْ قَالَ مُطِرْنَا بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَذَلِكَ مُؤْمِنٌ بِى كَافِرٌ بِالْكَوْكَبِ وَأَمَّا مَنْ قَالَ مُطِرْنَا بِنَوْءِ كَذَا وَكَذَا فَذَلِكَ كَافِرٌ بِى مُؤْمِنٌ بِالْكَوْكَبِ
Zeyd bin Halid el-Cüheni (radıyallahu anhu) şöyle der: “Rasûlullah (sallalahu aleyhi ve sellem) Hudeybiye'de geceleyin yağan bir yağmurdan sonra bize sabah namazını kıldırdı. Namaz bitince insanlara dönüp: “Rabbinizin ne dediğini biliyor musunuz?” dedi. “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir” dediler. Bunun üzerine Rasûlallah (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “(Rabbiniz buyurdu ki:) Kullarımdan bir kısmı Bana iman üzere ve bir kısmı da Beni inkâr etmek üzere sabahladı. “Allah'ın fazlı ve rahmeti ile bize yağmur yağdı” diyenler bana iman etmişlerdir ve yıldızları inkâr etmişlerdir. Lakin “Şu veya bu yıldızın hareketiyle bize yağmur yağdı” diyenler ise Beni inkâr etmişlerdir ve yıldızlara iman etmişlerdir.”
Belki bazıları şöyle diyebilir: “Ben yıldız falına inanmıyorum, sadece okuyorum .” Buna cevaben derim ki: Her türlü sihre her hangi bir surette iltifat etmek haramdır. Burçların sadece okunması da haramdır. İmam Muslim (rahimehullah)’ın tahriç ettiği hadiste Safiyye radıyallahu anha’nın nebi (sallalahu aleyhi ve sellem)’in bazı zevcelerinden aktardığı göre Rasûlallah (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
عَنْ صَفِيَّةَ عَنْ بَعْضِ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: مَنْ أَتَى عَرَّافًا فَسَأَلَهُ عَنْ شَىْءٍ لَمْ تُقْبَلْ لَهُ صَلاَةٌ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً
“Kim arrafa gider ve ona bir şey sorarsa, namazı 40 gün kabul olunmaz.”
Namazın kabulüne mani olan sebebin terki vaciptir. İster bu sıhhatine mani olsun ister sevabına… Her haliyle Müslüman sihrin her türünü inkâr etmesi gerekir ve uzak durması gerekir.
Falcıların, medyumların ve bunlar gibilerin dediklerinden bazısı çıkması ise seni aldatmasın, zira şeytanları semada kulak hırsızlığı yaparak edindikleri bazı doğruları kendilerine haber verirler ve onlar da bu doğrulara yüz yalan ekleyerek bazı şeyleri uydururlar. İmam Buhari (rahimehullah)’ın tahriç ettiği hadiste Aişe (radıyallahu anha) şöyle demiştir:
عَنْ عَائِشَةَ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ، قَالَتْ سَأَلَ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم نَاسٌ عَنِ الْكُهَّانِ فَقَالَ لَيْسَ بِشَيْءٍ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللهِ إِنَّهُمْ يُحَدِّثُونَا أَحْيَانًا بِشَيْءٍ فَيَكُونُ حَقًّا ، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم تِلْكَ الْكَلِمَةُ مِنَ الْحَقِّ يَخْطَفُهَا مِنَ الْجِنِّيِّ فَيَقُرُّهَا فِي أُذُنِ وَلِيِّهِ فَيَخْلِطُونَ مَعَهَا مِئَةَ كَذْبَةٍ
Birtakım insanlar Rasûlullah (sallalahu aleyhi ve sellem)’e kâhinleri sordular. Rasûlullah (sallalahu aleyhi ve sellem): “Onlar hiçbir şey değillerdir!” buyurdu. Oradakiler “Ya Rasûlallah! Onlar bazen bir şey söylüyorlar ve dedikleri doğru çıkıyor” dediler. Rasûlullah (sallalahu aleyhi ve sellem) de: “Doğru olan o sözü cininden işitmiştir ki, cini o sözü kulak hırsızlığı yapıp süratle kapıp dostunun (kâhinin) kulağına atar. Onlar da bu söze yüz tane yalan karıştırırlar” buyurdu.”
Ama yıldızların da her mahlûkat için söz konusu olduğu gibi diğer mahlûkat ile etkileşmesi elbette doğrudur. Buna nakil de ve akıl da şahitlik ediyor. Mesela dolunay günlerinde oruç tutmanın sünnet olması gibi veya hekimler tecrübeleriyle oluşturdukları ay takvimleri gibi. Kâinatta her mahlûk bir şekliyle Allah (celle ve âlâ)’nın emri ve iradesiyle birbirinden etkilenir, ama hiçbir mahlûk Allah (celle ve âlâ)’nın iradesi dışına çıkamaz ve hiçbir mahlûk kâinatta tedbir sahibi değildir. İmam ibni Teymiyye (rahimehullah) şöyle der: “Kişinin yedi yıldız kümesinden bir yıldızın kısmeti veya kısmetsizliği sağladığını ve tedbir ettiğini itikat etmesi bozuk bir itikattır. Böylesi kâfirdir. Bir de bundan ötürü ona dua etmesi ve istiane yapması katıksız şirk ve küfürdür.” Allah-u Alem.
Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.