Fitneler Vuku Bulduğunda İman Şam'dadır!
“Mekke, şehirlerin anasıdır (aslıdır); onun altından yeryüzü yayılıp hazır bir hale getirilmiştir. Allah Teâlâ’nın (Haşr 2. ayetinde geçen Nadiroğulları yahudilerini Şam’a sürgün etmesi hadisesi olan) “ilk haşr’da (toplamada)” sözüyle ifade ettiği gibi insanlar (kıyametin en son alameti olarak çıkacak büyük bir ateşin sürüklemesiyle) Şam’a haşredilecek (toplanacaklardır.) Bu sözünde Allah bu ikinci haşra işaret etmiştir. O halde “yaratma” noktasında Mekke başlangıç, Beyt-i Makdis ise bitiş yeridir. Aynı şekilde “emretme/hükmetme” noktasında da böyledir. Nitekim Allah Teâlâ (İsra gecesi) Rasûl (sallallahu aleyhi ve sellem)’i Mekke’den Beyt-i Makdis’e götürmüştür. O’nun gönderilişi ve dininin çıkış yeri Mekke’dendir. Dininin kemale ermesi, üstün gelişi, tamamlanması ve hatta Mehdi’nin hükümdarlığı ise Şam’da olacaktır. Dolayısıyla “yaratma” ve “emretme”de; “kevnî” ve “dînî” hükümlerde Mekke ilk, Şam ise son’dur.” (İbn Teymiyye; Menâkibu’ş-Şâmi ve Ehlih, Mecmûu’l-Fetâvâ 27/507)
“Mekke’den Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in nübüvveti başladı ve hükümdarlığı son olarak Şam’a varacaktır. Bu nedenle ki (İsra gecesi Mekke’den) Şam’a; Beyt-i Makdis’e götürülmüştür. Keza O’ndan önce İbrahim (aleyhisselam) Şam’a hicret etmiştir. Selef’ten bazıları şöyle demiştir: “Allah hiçbir Nebi göndermemiştir ki muhakkak o Nebi Şam’dan’dır. Eğer bir Nebi Şam’dan gönderilmemişse de oraya hicret etmiştir.” Ahir zamanda ilim ve iman Şam’a yerleşecek ve böylece nübüvvet nuru orada diğer İslam beldelerinden daha zahir olacaktır.” (İbn Receb el-Hanbelî; Letâifu’l-Meârif, sy:88)
بسم الله الرحمن الرحيم، الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle anlatmıştır:
بينا أنا نائم إذ رأيت عمود الكتاب احتمل من تحت رأسي، فظننت أنه مذهوب به، فأتبعته بصري، فعمد به إلى الشام، ألا وإن الإيمان حين تقع الفتن بالشام
“Ben uyuyor iken (rüyamda melekler tarafından) Kitab’ın (Kur’ân’ın) direğinin (bir rivayette: عمود الإسلام İslam’ın direğinin) başımın altından taşındığını gördüm. Zannettim ki yok edilecek. Onu takip ettim ve gördüm ki Şam’a götürüldü (oraya yerleşti.) Dikkat edin! Fitneler vuku bulduğu zaman iman muhakkak ki Şam’dadır.” (Ahmed -lafız O’nundur-, Taberânî, Hâkim, Beyhakî) İbn Hacer, Heysemî, Munzirî, Beyhakî, Hâkim, Zehebî, el-Elbânî, Şuayb el-Arnaût: Sahih.
İbn Hacer ve Heysemî’nin (rahimehumallah) “hasen” olduğunu ifade ettikleri Taberânî’nin (rahimehullah) bir rivayeti ise şöyledir:
رأيت ليلة أسري بي عمودا أبيض كأنه لؤلؤة تحمله الملائكة فقلت ما تحملون؟ قالوا: عمود الكتاب أمرنا أن نضعه بالشام قال: وبينا أنا نائم رأيت عمود الكتاب اختلس من تحت وسادتي فظننت أن الله تخلى عن أهل الأرض فأتبعته بصري فإذا هو نور ساطع بين يدي حتى وضع بالشام
“Götürüldüğüm gece (İsra gecesi) meleklerin taşıdığı, sanki inci (bir rivayette: كأنه لواء sanki sancak) gibi beyaz bir direk gördüm. Dedim ki: “Ne taşıyorsunuz?” Dediler ki: “Kitabın direğini. Bunu Şam’a koymakla emrolunduk.” (Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle devam etti:) “Ben uyuyor iken Kitab’ın direğinin yastığımın altından gizlice çekildiğini gördüm. Zannettim ki Allah Teâlâ yeryüzü ehlini terketti. Onu takip ettim ve gördüm ki o (direk) önümde parlayan bir nur, ta ki Şam’a konuldu.”
Bu hadis birçok yoldan gelmiş olup neredeyse tevatür derecesine ulaşmış bir hadistir.
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) gördüğü bu rüyasını, fitneler vuku bulduğunda imanın Şam’da olacağı ile tabir etmiştir.
Taberânî (rahimehullah, vefatı: hicrî: 360) “Musnedu’ş-Şâmiyyîn”de, vuku bulacak fitneleri: “يعني فتن الملاحم yani melhameler (savaşlar) fitneleri” diye açıklamıştır. Buna göre mana şöyle olmaktadır: “Savaşlar vuku bulduğu zaman iman muhakkak ki Şam’dadır.”
İbn Asâkir (rahimehullah, vefatı: hicrî: 571) “Târîhu Dimeşk”inde bu rivayetleri:
باب بيان أن الإيمان يكون بالشام عند وقوع الفتن وكون الملاحم العظام
“Fitneler vuku bulduğu ve büyük savaşlar olduğunda imanın Şam’da olacağının beyan edilmesi babı” başlığı altında zikretmiştir.
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye (rahimehullah) şöyle demiştir: “Kitab’ın ve İslam’ın direği, kendisine dayandığı şeydir ki, onlar (dayandığı kimseler) kendisini yerine getiren/uygulayan taşıyıcılarıdır.” (Mecmûu’l-Fetâvâ, 27/42)
Molla Ali el-Kârî (rahimehullah) “Mirkâtu’l-Mefâtîh” isimli şerhinde hadisteki direk ile, İslam binasının direği olan, İslam ahkamının sabitliğini sağlamlaştıran “hilafet”in kastediliyor olabileceğini söylemiştir.
İzz b. Abdisselam (rahimehullah) şunları kaydetmiştir: “Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) İslam’ın direği olan imanın, fitneler vuku bulduğunda Şam’da olacağını haber vermiştir. Şu manada ki; fitneler din hakkında vaki olduğunda Şam ehli bundan beridirler, iman üzere sabittirler. Şayet fitneler dinin dışında vaki olursa Şam ehli imanın gereğince amel ederler. Hangi övgü bundan daha kamildir?!” (Terğîbu Ehli’l-İslâm fî Sukna’ş-Şâm)
Şu videoda Şeyh Abdulaziz et-Tarîfî’ye (hafizahullah) “bu hadisle kastedilen nedir?” diye sorulduğunda şöyle söylemiştir (14:19): “Şam’da fitne vuku bulduğunda bu, İslam ümmetinde imanın kuvvetleneceğine, ümmetin yeniden kuvvetini kazanacağına alamettir.”
Yine Şeyh Tarîfî şu tweetinde şöyle demiştir: “Şam’ın fitnelerinin ve zorluklarının bitmesinin ardından İslam’ın muzaffer kılınması, imanın kuvvetlenmesi ve nifak’ın zayıflaması gelecektir. Nitekim sahih hadiste şöyle geçmektedir: “Dikkat edin! Fitneler vuku bulduğu zaman iman muhakkak ki Şam’dadır.”
Binaen aleyh; ahir zamanda fitneler vuku bulduğu; küfür, şirk, fesad, heva yaygınlaşıp hakim bir durumda olduğu ve büyük savaşlar gerçekleştiği zaman dini ayakta tutup taşıyanlar, Allah Teâlâ’nın şeriatını tatbik edenler, iman üzere sabit duranlar, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in övdüğü tâife-i mansûra Şam ehli olacaktır. Bu fitneler sebebiyle; küfür ve fesad hakim olduğu ve İslam’a ve Müslümanlara yardım etmek, kafirlere karşı savaşmak için Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) ahir zamanda müminlerin Şam’a hicret edip orada toplanacaklarını haber vermiştir. (Bkz: Ahir Zamanda Müminlerin Şam'a Hicret Etmesi)
Ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.