Şehid Kimdir?
Kullarından dilediği kimseleri Kendisine asker edinen ve onlardan şehidler seçen yüce Allah’a, şanına yakışır şekilde hamd olsun.
Salât ve selam, “Nefsimi elinde tutana yemin ederim ki: Allah yolunda öldürülmeyi sonra diriltilmeyi, tekrar öldürülmeyi sonra diriltilmeyi, tekrar öldürülmeyi sonra diriltilmeyi, tekrar öldürülmeyi sonra diriltilmeyi temenni ederim!” diye buyuran mücahidlerin komutanı ve insanlara rahmet olarak gönderilmiş Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden tüm mü’minlere olsun.
İbn-i Kayyım (rahimehullah) der ki: “Allah yolunda şehid olmak Allah dostlarının en yüksek mertebesidir. Şehidler Allah’ın özel ve Kendisine yaklaştırdığı kullarıdır. Sıddıklık derecesinden sonra ancak şehadet gelir. Allah-u Teâlâ kullarından şehidler edinmek ister. Allah’ın sevgisi ve rızası sebebiyle kanları akar. Allah’ın sevgi ve rızasını, canlarının önüne geçirmişlerdir. Bu dereceye ulaşmanın yolu da sebeplerin oluşması ve düşmanın saldırısıyla oluşur.” (Zadü’l-Meâd)
Cabir Bin Abdullah (radiyallahu anhu) dedi ki: “Abdullah Bin Ömer Bin Haram, Uhud Gününde öldürülünce Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki: ‘Ey Cabir! Allah (azze ve celle)’nin babana ne dediğini sana haber vereyim mi?’ Dedim ki: ‘Evet, ey Allah’ın elçisi!’ Dedi ki: ‘Allah-u Teâlâ kiminle konuştuysa perde arkasından konuşmuştur. Ancak senin babanla engelsiz konuştu. Dedi ki: ‘Kulum, istediğini söyle, sana vereyim!’ Dedi ki: ‘Rabbim! Beni dirilt. Senin yolunda bir daha öldürüleyim.’ Allah-u Teâlâ dedi ki: ‘Daha önce Benden hüküm çıktı. Onlar (ölenler) bir daha dünyaya döndürülmeyeceklerdir.’ Dedi ki: ‘Allah’ım! Arkamdan bıraktıklarıma bu haberi (durumumuzu) ulaştır. ’Allah-u Teâlâ bu ayeti indirdi.” (İbn-i Mace)
وَلاَ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ أَمْوَاتًا بَلْ أَحْيَاء عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ. فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُواْ بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ. يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ.
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rabbleri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir hâlde arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.” (Al-i İmran Sûresi 169-171)
Mikdam bin Ma’dikerb (radiyallahu anhu) dedi ki: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Şehidin Allah katında yedi özelliği vardır. Kanı akar akmaz bütün günahları af olunur. Cennetteki mekânını görür. Kabir azabından korunur. Kıyametin büyük korkusundan güvende olur. Başına onur tacı konur ki ondaki bir yakut taşı dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır. Yetmiş iki tane iri gözlü hurilerle evlendirilir. Yakınlarından yetmiş kişiye şefaat ettirilir.” (İbn-i Mace, Tirmizi)
Şehidler, Rabbleri yanında itibarlı birer konuk olarak ağırlanırlar, orada en üstün ve bol mükâfatlarla ödüllendirilirler. Cennette istedikleri gibi gezerler. Mazhar oldukları ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp tekrar tekrar (on kere) şehid olmayı temenni ederler.
Sizce bütün bu sayılan ve saymadığım başka güzelliklere ulaşan, kendilerine “ölü” denmesinin yasaklandığı, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in en çok temenni ettiği şehadet nedir? Şehid kime denir?
Şüphesiz ki günümüzde ismen Müslüman ama cismen müşrik ve mürted olmuş, anayasası Kur’an ve Sünnet olmayan, kanunlarını batıdan iktibas eden, ilkesi Laiklik, yönetimi Demokrasi yani “Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız (Allah’ın değil) Milletindir!” olan, hapishanelerine Müslümanları atan, mücahidleri düşman edinen, toprak ve havaalanlarını ABD’ye ve diğer mürtedlere açan, İslam’a ve mücahidlere karşı Haçlılar ve Yahudilerle ittifaklara giren, faiz, zina, içki, kumar ve çıplaklığı serbest bırakan ve koruyan ve daha sayılmayan birçok İslam dışı eylemleri işleyen haddini aşmış tağuti güçler ile Marksizm, Sosyalizm ve ırkçılık üzere savaşan mürted guruplar aslen İslam’a ait olan bu mübarek kavramı almışlar, halkların dinî duygularını istismar etmek ve onlar üzerindeki otoritelerini meşru göstermek için kendi ölülerine bu ismi takmışlardır.
Allah için soruyorum; bir küfür ideolojisini ve yönetimini savunurken ölen hatta bu ölenlerin büyük bir kısmı şeriat yönetimini istemezken, namaz kılmaz, haram-helal nedir tanımazken, hayatlarını İslam karşıtı cahiliye örf ve adetlerine göre sürdürürken bunlara nasıl şehid ismi takılır?(!)
Peki, “Şehid” İslam’a göre kime denir? Bu sınıfa kimler girer? Cevabını Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizden alalım:
عن أبي موسى قال سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن الرجل يقاتل شجاعة ويقاتل حمية ويقاتل رياء أي ذلك في سبيل الله فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم من قاتل لتكون كلمة الله هي العليا فهو في سبيل الله
Ebu Musa dedi ki: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize “Adam, cesaretini göstermek, ırkçılık sebebiyle ve gösteriş için savaşır. Bunlardan hangisi Allah yolundadır?” diye soruldu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki: “Kim, Allah’ın sözü (dini) yüce olsun diye savaşırsa o, Allah yolundadır.” (Müslim)
Bu hadisten şunları anlamaktayız: Savaşan kişi insanlara cesaretini gösterme amacı taşıyorsa yahut savaşında gösteriş amacı olursa yahut ırkını, milletini başka ırklara karşı galip etme amacı güdüyorsa hiçbirisi Allah yolunda olmadığı için ölen kimseye şehid denmeyeceğini anlamaktayız. Şehid, sadece Allah’ın dini, kitabı, Rasûlü’nün Sünnetinin yücelmesi uğrana yapılan savaşlarda ölenlere denir.
İkinci bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: من قاتل تحت راية عمية يدعوا إلى عصبية أو يغضب لعصبية فقتلته جاهلية
Ebu Hureyre (radiyallahu anhu)’nun rivayet ettiği hadiste Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kim, kör bir sancak altında, ırkçılığa davet ederek veya ırkçılık için kızarak savaşıp da ölürse, onun ölümü cahiliye ölümüdür.” (Ebu Davud)
Buradaki “kör sancak”tan kasıt şudur: Bu, sancak sahiplerinin davalarının batıl yahut meçhul yahut maddi menfaat elde etme amacı taşımasıdır. Kabileler ve aşiretler arasında düşen savaşların bir kısmı bu türdendir. Bunun gibi, sırf kendi ırkını, kendi egemenliğini ve kendi kültürünü hâkim kılmak için savaşıyorsa, onun için kızıp onun için mücadele ediyorsa bu adamın ölümü de cahiliye üzere olacaktır. Yani İslam dışı batıl bir amaç üzere olacaktır. Buna binaen, bu adama şehid denmez. Ne Türkün Kürde ne Kürdün Araba ne de Arabın Aceme bir üstünlüğü vardır. Üstünlük sadece takva iledir. Yani iman, Allah korkusu ve salih amellerledir. Allah (azze ve celle) şöyle buyuruyor:
إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
“Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat Sûresi 13)
İslam üzere kurulu olmayan yani anayasası İslam olmayan, Demokrasi yahut Sosyalizm veya Laiklik ilkesi veya Komünizm üzere kurulu her türlü devlet, rejim, ulus, millet uğruna savaşan ve bu savaş neticesinde ölen kimseye şehid denemez. Çünkü bu ideoloji ve sistemler küfür ve batıl sistemlerdir. Allah-u Teâlâ’ya egemenliği vermemekte, kendi liderlerine, kendi halklarına ve kendi batıl düşüncelerine egemenliği vermektedirler. Bu sistemlerde içki, zina, faiz, kumar, müstehcenlik ve her tür İslam dışı uygulamalar mevcuttur. Bu sistemlerde kâfirleri dost edinmek, onlarla Müslümanlara karşı ittifaklara girmek, İslam Dininden irtidat etmek hatta İslam Dininin bazı şiarlarıyla alay etmek, Müslümanları hapse atmak gibi eylemler yaygındır. Bunları barındıran vatanlar uğrunda savaşmak, İslam dışı ideolojilerin kuvvetlenmesi ve tağuti yönetimlerin egemenliği anlamına gelmektedir.
Gayri İslami sistemlerin uğrunda savaşan kimselerin şehid olmalarını bırakın, uğrunda ölen kimseler kâfir olurlar. Çünkü Kur’an-ı Kerim, iman edenlerin Allah-u Teâlâ yolunda savaştıklarını, tağutların uğrunda da kâfirlerin savaştıklarını beyan etmektedir.
الذين آمنوا يقاتلون فى سبيل الله و الذين كفروا يقاتلون فى سبيل الطاغوت فقتلوا أولياء الشيطان إن كيد الشيطان كان ضعيفا
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kâfir olanlar ise tağut (batıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O hâlde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.” (Nisa Sûresi 76)
İslam Dini haricindeki her türlü sistemler tağuti (küfürde haddini aşmış) düzenler olduğu için onların uğrunda savaşanların İslam ile bağlarının kalmadığını ve bu tip kimselerin şeytanın dostları olduklarını Allah-u Teâlâ bu ayetinde beyan etmektedir. Buna binaen, bu sistemler uğrunda ölenler nasıl şehid olsunlar?(!)
Allah (azze ve celle)’nin dininin yücelmesi yani şeriatın hâkimiyeti ve bekası uğruna savaşan ve ölen kimseler şehid sayıldıkları gibi, dinini, namusunu, canını ve malını korurken ölen kimselere de şehid denir.
Said bin Zeyd rivayet eder; Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
من قتل دون ماله فهو شهيد، ومن قتل دون أهله فهو شهيد، ومن قتل دون دينه فهو شهيد، ومن قتل دون دمه فهو شهيد
“Kim, malı uğrunda öldürülürse o şehiddir. Kim, ailesi uğrunda öldürülürse o şehiddir. Kim, dini uğrunda öldürülürse o şehiddir. Kim, kanı uğrunda öldürülürse o şehiddir.” (Tirmizi, İbn-i Mace, Ebu Davud)
Bu hadisin açıklamasında âlimlerimiz şunu söylemişlerdir: Kim, malını gasp edecek birine karşı mücadele ederse ve bunun uğrunda öldürülürse o kimse şehid olur. Kim, hanımının veya kadın akrabasının namusunu korurken öldürülürse o kimse şehid olur. Kim, dinini korurken veya müdafaa ederken öldürülürse şehid olur. Kim, kendi canını korurken öldürülürse o da şehid olur. Mü’min kimsenin malı, namusu, dini ve canı değerlidir. Kendisine yapılan saldırı def edilir. Bu sayılan unsurları korurken öldürülen kimse dünya hükümlerinde bedeni yıkansa, kefenlense ve cenaze namazı kılınsa dahi Allah katında şehidlerden sayılacaktır İnşaAllah.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in haber verdiği göçük altında kalarak vefat edenler, boğularak, yanarak, karın ağrısından ölenler, bebeği karnında vefat eden anneler vb. acı çekerek ve şiddet görerek ölen mü’minler muvahhid olurlarsa ve ölürken günah işleyerek değil sabrederek, Allah (azze ve celle)’nin kaderine teslim olarak ölürlerse onlara ahiret şehidi denir. Ve az önceki anlatılan ikinci gurup şehidlere eklenirler. Yani dünyada ölüler gibi yıkanarak kefenlenerek işlem görseler dahi ahirette şehid makamına yükseltileceklerdir İnşaAllah.
NASİHAT
Ey İslam’a müntesip olmayı kendisi için onur sayan, “Ben Müslümanın” derken kalbi titreyen ve bu isim ile şeref duyan Müslüman kardeşim! Sakın küfür ve günahta haddini aşmış tağutlara, ırkçılığı savunan liderlere ve İslam dışında başka yönetim isteyen başkanlara itaat ederek onların açtıkları savaşlara girme! Vaatleri sadece dünyalık olan, aslen senin ölümünle çok da üzülmeyecek olan, makam ve gayri İslami inanç ve arzuları uğruna binlerce genci ölüme gönderen, öldükten sonra ahirette zerre kadar fayda veremeyecek hatta kendilerini bile Allah’ın azabından kurtaramayacak, ölümünden sonra cennete mi yoksa cehenneme mi gireceğini umursamayan o müfsid kâfirlere uşaklık eden lider ve komutanlara itaat etme! Senin bu bedenini Allah (subhanehu ve teâlâ) yarattı. Onun sahibi O’dur. Sen O’nun askeri, O’nun dininin askeri olmalısın! Ahirette dirilmeye, yaptıklarının karşılığını göreceğine, cennete ve cehenneme inanıyorsan bu güzel canını, bu temiz ruhunu sahibi olan Allah’a sat! O’nun dinini yüceltme ve “Egemenliğin kayıtsız şartsız Allah’a” verilmesi uğrunda bu bedenini takdim et! Allah (azze ve celle) şöyle buyuruyor:
إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Allah mü’minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O hâlde O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” (Tevbe Sûresi 111)
Davamızın sonu yüce Allah’a hamd etmektir.