“Statüko Baskısı” Fitnesi
بسم الله الرحمن الرحيم
Allah’a hamd olsun. O’ndan yardım diler ve yalnızca O’na ibadet ederiz. Salât ve Selam kıyametten önce yalnızca Allah’a ibadet edilsin ve O’na şirk koşulmasın diye kalemle değil de kılıçla gönderilen Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem)’e olsun.
Bundan sonra:
Hali hazırda içerisinde yaşamış olduğumuz vakıaya birçoğumuz için diğerlerinden çok daha şiddetli ve tehlikeli bir fitne eşlik ediyor. Bu fitnenin diğerlerinden daha tehlikeli ve şiddetli olmasının sebebi ise bu fitnenin hakkı bilen veya bazısı ile daha önceleri amel etmiş olan insanlardan sadır olmasıydı. Ancak bu adamlar şu veya bu sebepten dolayı arifi oldukları hak ile tam anlamıyla veyahut Allah’ın istediği vecih üzere amel edemediler.
Bunun ardından kendileri ve kazançları güvende kalsın diye Allah (subhanehu ve teâlâ)’nın emirlerini Allah (subhanehu ve teâlâ)’nın razı olacağı şekilde yerine getirmek için çalışanları alıkoymak için ortaya şüpheler atmaya başladılar. Bu fitne, hakkı gizleme ve insanları bu haktan alıkoyma yolunda hile ve dolandırıcılık içerdiği için ayrı bir tehlike arz etti.
Şeyhülislam İbn-i Teymiyye (rahimehullah) Allah (subhanehu ve teâlâ) ona rahmet etsin! Ne güzel de söylemiş: “Batıl, hakkı ifsad etmekten başka bir vucudiyyet (varlık) sergileyemez.”
Bu garip uyum ve sert kombinasyon şairin bahsettiği gibi bir hâl aldı:
Sen her yerde fitneler göreceksin
Oralarda din cömertçe satılacak
Güçlüler oralarda altınları ve sopaları ile
Bencil arzuların ve kötü niyetli
Eğilimlerine göre fetvalar verdirecek!
Hâl böyle olunca, vakıa Allah’ın emirlerini yerine getirmek isteyenlere baskı uygulamaya başlar. Çünkü onlar etraflarındaki herkesin, kendilerine içerisinde bulundukları durum nedeniyle muhalefet ettiklerini ve tüm güçlerini kullanarak kendileriyle mücadele ettiklerini fark ederler.
Ancak onlar yardımcı ve sırdaşların yokluğuna aldırmadan bu korku dolu yolda yürümeye devam ederler. Onlar yürümeye devam ederken onların etrafında bulunan herkes onları teslim olmaya veya pazarlık yapmaya veyahut orta yolu bulmaya davet eder. Tabi bu davetler çok meşhur ve bilindik sloganlar eşliğinde arz edilir. Bu fitne fıkhi yollarla tahric edilip, şer’i boyalar ile boyandığında Allah’ın emrini yerine getirmek isteyenlerin hissettiği baskı çok daha tehlikeli boyutlara ulaşır. Çünkü bu fitne artık “Vasat olmaya çağrıya ve aşırıcılığı ve abartıyı izale etmeye” dayanır.
Baskı devam eder ve Allah’ın emirlerini yerine getirmek isteyenlerin aleyhine çeşitli düzeylerde töhmetler sıralanmaya başlar. Onların etrafındaki herkes onları; Abartmak, aşırıcılık hatta haricilik şöyle dursun, terörizmle suçlarlar. Kul kendisini bir anda hiçbir şer’i dayanağı olmayan ve artık kulaklarını sağır edecek dereceye varan bir düzüne itham ve kınamalarla kuşatılmış hâlde bulur. Kendisine her taraftan, “İçerisinde bulunduğu durumun batıllığı, doğru yoldan çıktığı, dinden yavaş yavaş uzaklaştığı ve bütün herkese muhalefet ettiği” söylenir.
Hedef; Kulu baskı altına almak ve insanları hakka davet etmek şöyle dursun, kendi nefsinde bile hakka intisap etmekten ictinab etmesini sağlamaktır. Ardından, Allah’ın emirlerini yerine getirirken tavizler, geriye dönmeler, sakınmalar ve caymalar baş gösterir. Ve kişi artık düzene uyum sağlamaya çalışır.
İmam Fudayl bin İyad (rahimehullah) şöyle söylemiştir:
“İnsanların hak ile batıl, mü’min ile kâfir, maruf ile münker arasında ayrım yapmadıkları bir güne yetişirsen hâlin nice olur…”
İmam İbn-u Batta (rahimehullah) Fudayl bin İyad (rahimehullah)’ın bü sözlerine dipnot düşerken şöyle söyledi:
“Bizler Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz! Vallahi biz bu güne ulaştık ve gördük. Çok daha fazlasını öğrendik ve müşahede ettik. Allah’ın kendisine sağlıklı bir akıl ve görebilen iki göz ihsan ettiği biri, eğer en doğru en kısa yolu takip ederek İslam’ın ve Müslümanların hâlini tefekkür edip bu hususta kafa yorarsa, insanların genelinin ve en meşhurlarının dinlerini bırakıp gerisin geriye döndüklerini ve böylece amaçlarından uzaklaşıp doğru delili terk ettiklerini görecektir. Artık insanların çoğu eskiden çirkin gördükleri şeyleri güzel, bir zamanlar haram gördükleri şeyleri artık helal ve önceleri kınadıkları ve reddettikleri şeyleri artık kabul eder hâle geldiler.”
İbn-u Batta’nın bu sözleri “Statüko Baskısı Fitnesi”ne[1] çok açık bir işarettir. Zamanımızda insanların çoğu, statüko baskısının kendilerini bileziğin bileği çevrelediği gibi her taraftan kuşatmasıyla beraber bu baskıya yenik düştüler. Onlar bu güçlü basıncın altında kendilerine yöneltilen ithamları def etmeye çalışırken kalpleri kırıldı, belleri büküldü ve ruhları bu basınca dayanamayıp yenik düştü.
Bu basınca yenik düşenler bir anda bu ithamların yöneltildiği insanlardan beraatlerini ve kendilerinin vasat, statükoya uygun ve mutedil bir menhec üzere olduklarını ilan etmeye yöneldiler. Statüko baskısı karşısında yenilgiye uğrayan bu insanların yol edindikleri bu menhec var olan statüko ile bir araya gelir ve asla ona savaş açmaz. Çünkü zaten bu yeni menhec statüko tarafından oluşturulmuştu ve tek mercii gene statükoydu. Bu nedenle bu yeni menhec nazikçe ıslah eder ve barışçıl yollarla değiştirmeye çalışır.
Onlar, bu gaye uğrunda istenildiği gibi şekillenirler ve kendilerine uygulanan basınç oranında itaatkâr olurlar.
Taifetu-l Mansura’ya gelecek olursak;
Onlar statüko baskısını def ederler ve bu baskıya göre şekillenmezler. Çünkü onların birinci derecedeki amaçları düzeni Allah’ın emrine amade kılıp ona göre şekillenmesini sağlamaktır. Ve onlar öncelikle Allah’ın fazlı sonra da menheclerine olan sabırları ve yakinleri sebebiyle bunu başarıyorlar. Sabırları ve yakinleri ile başarıyorlar çünkü Allah’ın emirlerini Allah’ın istediği şekilde yerine getirmek isteyenlerin yaşadığı bu statüko baskısı çeşitli tezahürü ve farklı yönleri ile çok garip bir baskıdır. Rabbim bizleri fitnenin zahir ve batın olan her çeşidinden muhafaza etsin.
Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.
Tercüme: Ebu Mervan El-Halili
1 - Statüko: Bir yerde hüküm süren mevcut düzen.
Not: Vakıa kelimesi statüko, mevcut düzen manasında kullanılmıştır.