Belucistanlı Bir Tanıdığım Vardı!
Belucistanlı bir mücahid tanıdığım vardı, nasıl hicret ettiğini anlattı bana;
Abdulbasit, Belucistan’da şeriat fakültesinden mezun olduktan sonra Suriye ile ilgili hadisleri okuyunca, Taliban’dan ayrılıp buraya gelmek istemiş. Babası ve annesi olmayan Abdulbasit, 3 sene boyacılık yaparak yol parası biriktirmeye başlamış, O kadar azimli biri ki senelerce az para kazancını biriktirme ile uğraşmış ve uğrunda evlilikten de vazgeçmiş SubhanAllah. Parası birikince de koyulmuş yola, gelmiş Al-Bab bölgesine demokratların olduğunu bilmiyor, zannediyormuş ki her yer de mücahidler var, Suriye sınırına yakın bir yerde taksici tüm parasını almış, seni Suriye’ye geçireceğim demiş, ama istihbarat onu yakalamış ve geldiğin yere git bu seferlik karışmıyoruz demiş. Beş parasız kalan Abdulbasit; “madem param yok, Rabbim var” demiş. Bir su bir kaç çikolatayla vurmuş kendini dağlara, bu şekilde giderim bende demiş. Biraz yorulduktan sonra, dağda çobanlık yapan birine denk gelmiş. Her ikisi de korkmuş karşılaşınca, Abdulbasit’le tanışan çoban abi ise mücahid bir abiymiş, Abdulbasit’i evinde biraz misafir ettikten sonra, yol parası verip yollamış İdlib’e. Kaçakçı ile anlaşıp sınırı geçerken Hatay’dan, asker kaçakçıyı ve bir kaç kişiyi yakalamış. Elhamdulillah, Abdulbasit saklanmış ve kurtulmuş. Abdulbasit yine; “yolunu kaybedenlerin Rabbi beni yerime ulaştır” deyip koyulmuş yola. Elhamdulillah Nusayrilerin değil de Müslümanların yurdu olan Türkmen dağına varmış, ordan da bizim yanımıza geldi.
İlk sabah namazını kıldığımız gün Abdulbasit yatmaya koyulanları kaldırdı; “Siz mücahidsiniz Kur’an talimi yapmamız lazım” dedi, bana da o gün “Kureyş Sûresi”ni ezberletti okuduğum müddetçe kendisine sadaka-i cariye yazılacak inşaAllah. Yatırmadı bizi, çok uyku azabdır mü’min’e dedi.
Türk mutfağı etli yemeklerle doludur. Abdulbasit iki, üç gün güzel etli yemekleri yiyince üçüncü gün sofraya zeytinyağı ve hurma ile oturmaya başladı ve dedi ki; “Menziline varmak isteyene bu lokmalar yeter. Kardeşler, az yemek lazım” dedi.
Ramazanın hararetli sıcağında ribat noktasında hendek kazarken Abdulbasit bak ellerime kanadı yoruldum deyince, "Hendek günü bir sahabe Rasûllah (sallahu aleyhi ve sellem)’e gelmiş, bak Ey Allah’ın Rasûlü, karnıma açlıktan taş bağladım deyince. Rasûllah (sallahu aleyhi ve sellem) açmış kendi karnını ve “bak bende iki tane var” demiş. Akhi bu hendek bizim korunma vesilemiz. Hendek kazma bize, Rasûllah (sallahu aleyhi ve sellem)’den miras kaldı dedi. Hendek kazmayınca da bize kızardı. Her gittiği ribat bölgesinde etrafa bakıp düşünürdü kendi kendine, sonrada yanında olanları çağırır “Ben mücahidlerin güvenliği için şuraya şuraya hendek kazmak istiyorum derdi.” Yine bir defasında İftar vakti beni çağırdı dedi ki: “Buraya hendek kazmak lazım akhi” bende; “Abdulbasit buraya o kadar büyük hendek kazmaya ne senin gücün yeter nede benim ancak burayı iş makinası kazar oda emirden izinsiz gelmez” deyince Abdulbasit; “Kim buranın emiri?” dedi Bende; “O Ebu Filan’dır, ama ona ulaşman zor, sen yine de gelen kardeşlere sor” dedim. İftar yemeği getiren araca gidip “Bana buranın emirini çağırın” dedi, mes’ul olan kardeşte “Sen kimsin” dedi Abdulbasit’de “Ben Abdulbasit Belluci” deyince, O kardeş gülerek umursamazca uzaklaştı. Sonrada bana gelip “Neden bu kadar büyütüyorlar ki kendilerini” dedi. Sonrada bana Molla Ömer ile bir yerde art arda 3 şehit verilme meselesini anlattı: “Bir bölgede art arda 3 kardeş şehit olmuş, bunu duyan Molla Ömer hemen risale yazmış “Ey falan! Bu kardeşler Şehit olur ise Allah’ın vaadidir ki cennete gidecek biiznillah. Ama ben ise, bu adamlardan fert fert sorumluyum, bana hesap sorulacak, bu yüzdendir ki orayı araştırıp o eksikliği giderin” İmza: Molla Ömer.”
Çokta mütevaziydi, birkaç parça eşyası vardı. Bir defasından ribatta iken ismini değiştirmek istedi bende "Molla Ömer olsun oda Peştun’du senin gibi dedim" Abdulbasit duvara dayanmış sırtını kaldırarak "Estagfirullah! Allah emirimize rahmet etsin. O büyük adamdı, benim gibi zavallı değil akhi, bana yakışmaz dedi." Ne gıbta ederdim mütevaziliğine kendisine.
Doğduğu yerden 3.700 km hicret ederek Hama’da Nusayrilere karşı savaşırken şehadet ile sonlandırdı o mütevazı hayatını, kimsenin değer vermediği, gariban her hangi mücahidden biriydi...