468: Diyanet İmamı Olmak Caiz mi?
Selamun aleykum cevabınızı alamadım ve çok acil bir şekilde cevabınıza ihtiyacım var yani, bir Allah bilir sonrada bir ben lütfen hemen cevab verin soruma karşılık. İmam olmak caizmi? insanı küfre götürür mü? Ve günümüz de Ebu adı altında Tekfirde aşırı gidip Müslüman ve mücahidleri tekfir edenler.
Ve aleykumusselam ve rahmetullah. Hamd Allah’a mahsustur.
Muhterem kardeşim imam derken Diyanet teşkilatında imam olmayı kast ettiğini kabul ederek derim ki:
Hayır, Diyanet’e bağlı imam olmak aslen caiz değildir. Çünkü kâfir bir devlete memurluktur. Ve kâfir devlete memur olmak aslen caiz değildir. Çünkü kâfir bir devletin kendisine memur olan Müslümanı dininde fitneye düşürmesi galip ihtimaldir. Nitekim Diyanet imamı olabilmek için kişi 657 nolu Devlet Memurlar Kanununda düzenlenmiş “Yemin Belgesini” imza etmesi gerekir ki bu yemin açık küfürdür. Herkim bu Yemin Belgesini kendi iradesiyle imza ederse şüphesiz kâfirdir. Ama kendi ihtiyarı ile değil de zaruret gördüğü için veya sahih bir tevil ile veya tevriye yaparak veya muteber gördüğü ilim ehlini taklid ederek imza etmiş olan kişi ise tekfir edilmez. Ayrıca memur olma hasebiyle görevine göre Allah (azze ve celle) ve Rasûlü Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in sevmedikleri, men ettikleri bazı şeyleri uygulama mecburiyetinde kalacaktır. Dolayısıyla kâfir bir devlete memur olmak aslen caiz değildir. Ancak bir Müslümanın hiçbir surette küfre ve haramlara girmeme durumu kesin ise ve görevinde başka Müslümanlara kesin zarar vermeyecekse o zaman memur olmasında bir beis olmaz. Allahu A’lem.
Ama bu Diyanet imamlığı için söz konusu değildir. Velev ki, faraza olarak, kişi memurluk yeminini yapmadı ve imza etmedi desek görevinde ne kadar bağımsız olabilir, Allah (azze ve celle)’nin dinini hakiki haliyle halka ne kadar anlatabilir? Bu mümkündür diyenlere karşı vaka şahitlik etmektedir. Ve farz edelim ki o diyanet imamı gerçekten hakkı anlatıyor, bu durumda ancak halkın devlet müesseselerine karşı itibarını artırır ki bu büyük bir fesat olur. Dolayısıyla hususen Diyanet imamı olmak, başka bir tabirle kâfir devletin din görevlisi olmak asla caiz değildir. El-Muhelleb (rahimehullah) şöyle demiştir: “Ulema müslümanın ücret karşılığında müşrik için çalışmasını mekruh görmüştür. Zaruretten dolayı iki şart ile müstesna: Bir: Yaptığı işin müslümana helal olması. Ve diğeri: Yaptığı iş ile Müslümanlara zarar olacak olana yardımcı olmaması.” Şüphesiz ki kâfir bir devleti meşrulaştırmak, Müslüman halkın ona itibar etmesini ve yakınlaşmasını sağlamak, kâfirin dini ifsat etmek için kurduğu bir müesseseyi (Diyanet’i) halkın algısında muteber dini bir makam haline getirmek müslümanlar için en büyük zarardır.
Sualin ikinci kısmına gelince, kimleri kast ettiğini ancak tahmin edebilirim. Dolayısıyla cevap vermem mümkün değildir. Ancak şu kadarı kesindir: Kim dinin her meselesinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in sahabesinin (radıyallahu anhum)’un yolunu takip ederse o Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’tir. O sünnet üzeredir. Ve her kim sahabe (radıyallahu anhum)’un yolundan ayrılırsa o bidatçi ve sapıktır.