192: Kadınlarda Gelen Beyaz Akıntı Abdest Bozarmı?
Hamd Allah’a mahsustur.
Muhterem bacım kadının doğum yolundan gelen akıntılar üçtür: Meni, mezi ve beyaz akıntı.
Meninin akması nebevi sünnet ve icma ile abdesti bozar. Mezinin de abdest bozucu olduğu sahih sünnetle sabittir. Lakin diğer akıntının abdesti bozması ulema arasında ihtilaflıdır. Ulemanın kahir ekseriyetine göre bu akıntı abdesti bozar. Zira iki yoldan (idrar ve dışkı yollarından) çıkan her şey abdesti bozar demişlerdir.
İslam uleması arasında yaygın olan ve belki hatta ittifak ettikleri diyebileceğin görüş kadının doğum yolundan gelen her türlü akıntının abdesti bozacağı görüşüdür.
Ulemanın bu görüşüne muhalif görüş beyan etmiş olan olarak sadece Ebu Muhammed ibni Hazm (rahimehullah) bilinir. Vefatı hicri 456 dır. (rahimehullah) abdesti bozmayanları sayarken şöyle der: “Kadının fercinden çıkan beyaz akıntı, sarımsı ve bulanık kan, fercin rutubeti ve evvelinde hayız olmayan kırmızı kan abdesti bozmaz.” Sonra abdesti bozmayanların hepsini saydıktan sonra şöyle der: “Bunlardan abdest emrini ıskât etmemizin (düşürmemizin) burhanı bunlar için abdestin vacip olduğuna dair ne Kuran’dan ve ne Sünnet’ten ve ne de icmadan bir delilin bulunmamasıdır” der. (el-Muhalla 1/256)
Ancak ibni Hazm (rahimehullah) bu görüşü kendisinden evvel bir imama dayandıramamıştır.
Buradan intikalen muhterem bacım, yani ibn Hazm (rahimehullah) hariç başka bir âlimin bu akıntının abdest bozucu olmadığını söylemediğinden dolayı, bende bu husus hakkında sorulduğumda ekser ulemanın görüşüyle cevap verirdim ve sual ettiğiniz akıntının necis olmadığını ama abdesti bozduğunu söylerdim.
Ancak mevzuyu gücüm nispetinde araştırmamın neticesinde gördüm ki ilk üç asır imamlarımızın (sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin’in) bu mevzuda konuşmamış olmalarının sebebi bu akıntının abdesti bozduğunu gördüklerinden değil bilakis abdesti bozucu görmediklerinden dolayıdır.
Bu akıntının bütün kadınlarda mevcut olmasına rağmen ve sık sık görülmesine rağmen sahabenin ve onların talebeleri olan tabiinin ve kudema ulemanın bu mesele hakkında hiç konuşmamaları ve kitaplarında hiç gündem etmemeleri ancak onların bu akıntıları abdest bozucu olarak görmedikleriyle izah edilebilir.
Ekser ulemanın görüşünü dayandırdığı “iki yoldan (idrar ve dışkı yolundan) çıkanlar abdesti bozar” kaidesi ise ne hadistir, ne sahabe sözüdür ve ne de icma edilmiş bir sözdür. Bilakis içeriğinde ulemanın ihtilaf ettiği bir sözdür.
İbni Battal (rahimehullah) şöyle der: “Abdest bozucu olduğu hususunda ihtilaf edilenler şunlardır: (Kadını) öpmek ve dokunmak, zekeri tutmak, burundan gelen kan, akan kan ve iki yoldan olağan üstü ve nadiren çıkanlar. Mesela idrar tutamayanın idrarı veya mezi veya isthaze kanı veya dübürden çıkan kurtçuk gibi.” (Şerhu Sahihi’l-Buhari 1/220)
Binaen aleyh muhterem bacım doğru olan sual ettiğiniz akıntının temiz olması ve abdesti bozmamasıdır. Allahu A’lem.
Bu görüşün dayanaklarına gelince:
Bir: Bu akıntılar bütün kadınlarda vardır. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’in eşlerinde de vardı, kızlarında da vardı, sahabiyat (radıyallahu anhunne)’de de vardı, sahabenin eşlerinde ve kızlarında da vardı, tabiinin ve tebe- i tabiinin eşlerinde ve kızlarında da vardı ama hiçbiri bu sıkıntıyla alakalı bir şey söylememiştir. Bu mevzuda Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’den ne sahih ve ne hasen ve ne de zayıf bir söz rivayet edilmemiştir. Sahabe (radıyallahu anhum)’dan da bu hususta bir nakil yoktur. Onların talebelerinden de bu konuyla alakalı bir söz nakledilmemiştir.
Hâlbuki bütün kadınlar için söz konusu olmayan ve çok daha nadir vaki olan başka sıkıntıları sahabiyat Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’e sormuşlardır ve böylece nebevi sünnet beyan etmiştir. Ayrıca sahabe ve onlardan sonra gelenler de bu sıkıntılar hakkında konuşmuşlardır ve hatta ulema kitaplarında baplar halinde işlemişlerdir. Kast ettiğim kadının istihaze hükümleri, hayızdan temizlenmiş olmasına alamet olan beyaz akıntı veya hayızdan temizlendikten sonra gelen sarımsı ve bulanık kan.
İstihaze bütün kadınlarda değil bilakis bazı kadınlarda vardır. Lakin bahsimiz olan akıntı her kadında vardır. Buna ilaveten bazı kadınlarda bu akıntı nerdeyse hiç veya hiç durmuyor. Bu halde ümmetin anneleri olan Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’in zevceleri ve diğer sahabiyatın ve tabiinden ve tebe-i tabiinden imamlarımızın zevceleri bu durumu hiç sual etmemeleri mümkün değildir.
Özellikle bir de sahabiyat (radıyallahu anhunne)’nin namaza karşı ve özellikle Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’in arkasında namaza karşı büyük isteklerini dikkate aldığımız zaman. Zira Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) bazen namazı çok uzatırdı. Senelerce kılınmış olan beş vakit namazda ve cuma, bayram ve diğer namazlarda sahabiyattan birinde olsun akıntı gelmemiş olması mümkün değildir. Gelip de bunu Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)’e sormamış olması da mümkün değildir. Özellikle bu akıntıların elbiseye bulaştığını ve sahabiyatın ekserinde birden fazla ve namaz için tahsis ettikleri bir elbise olmadığını dikkate alırsak.
Şayet “bu akıntının abdesti bozduğu onlar arasında biliniyordu. Bunun için sormamışlardır” denilse derim ki: Taharetin nakızları Şari’nin beyan etmesine mevkuftur. Bu konularda aklın bir nasibi yoktur. Ayrıca bütün sahabiyat hiç soru sormadan hepsi bu akıntının abdesti bozduğunu bilmeleri nasıl mümkün olur ki? Bunun için bu bilgi fıtratlarına yerleştirilmiş olması gerekir ki bunu hiç kimse söylemez.
Buna ilaveten, şayet akıntının gelmesinden dolayı sahabiyattan kimisi abdest yenilemek için namazdan ayrılmış olsaydı muhakkak bu durum bize kadar rivayet edilirdi.
Ve şayet bu akıntılar abdesti bozucu olmuş olsaydı ve buna rağmen sahabiyat (radıyallahu anhunne) abdest bozucu olmadığını zannederek abdestlerini yenilememeye devam etmiş olsalardı muhakkak haklarında vahiy inerdi.
Sahabiyat (radıyallahu anhunne)’nin bu durumu hiç sual etmemelerinin makbul tek bir açıklaması vardır, o da bu akıntının onlar arasında necis ve abdest bozucu görülmediğidir. Bilakis gözden akan yaş gibi, burundan akan sümük gibi veya ağızdan akan tükürük gibi doğal bir akıntı olarak görmeleridir.
Şari’ de bu doğal ve kadının sağlığı için hatta gerekli olan akıntı hakkında hüküm beyan etmediği için asıl olanı korumuşlardır ve temiz kabul etmişlerdir. Bu akıntıların abdest bozucu olduğunu söylemek şeri’ delile dayanması lazım gelir ki şeri’ delil yoktur. Şu halde asıl olan bozucu olmamasıdır.
Buna Allah (celle ve âlâ)’nın şu kavli de delildir:
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ فِي الْمَحِيضِ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتَّى يَطْهُرْنَ فَإِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَمَرَكُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ
“Sana kadınların hayız halinden de soruyorlar. De ki: O bir eziyettir Onun için hayız halinde oldukları zaman kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ise Allah'ın emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (el-Bakara 222)
Allah (celle ve âlâ) bu ayeti kerimede hayız halini eziyet ve hayız haricindeki halin temizlik olduğunu beyan etmiştir. Hatta bizzat beyaz akıntının gelmesi temizlenmiş (tahir olmuş) olmasına alamet kılınmıştır.
İmam Malik (rahimehullah) Mercâne (rahimehullah)’ın şöyle dediğini tahriç etmiştir:
كَانَ النِّسَاءُ يَبْعَثْنَ إِلَى عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ بِالدِّرَجَةِ، فِيهَا الْكُرْسُفُ، فِيهِ الصُّفْرَةُ مِنْ دَمِ الْحَيْضَةِ، يَسْأَلْنَهَا عَنِ الصَّلاَةِ، فَتَقُولُ لَهُنَّ : لاَ تَعْجَلْنَ حَتَّى تَرَيْنَ الْقَصَّةَ الْبَيْضَاءَ. تُرِيدُ بِذَلِكَ الطُّهْرَ مِنَ الْحَيْضَةِ
“Kadınlar Ummu’l-Muminin Aişe (radıyallahu anha)’ya içinde hayızda görülen sarımsı kanın eseri olan pamuğun bulunduğu kutular gönderirlerdi ve namazı sorarlardı. Aişe (radıyallahu anha) onlara şöyle derdi: “Beyaz suyu (akıntıyı) görünceye kadar acele etmeyin.” Bununla hayızdan sonra temizlenmeyi kast ederdi.”
Aişe (radıyallahu anha) hadisi ve İmam el-Buhari (rahimehullah)’ın Ummu Atiyye (radıyallahu anha)’dan tahriç ettiği hadis de bu görüşe delildir:
Ummu Atiyye (radıyallahu anha) şöyle demiştir:
كُنَّا لاَ نَعُدُّ الْكُدْرَةَ وَالصُّفْرَةَ شَيْئًا
“Sarımsı ve bulanık kanı bir şey saymazdık.”
İmam Ebu Davud (rahimehullah)’ın rivayetinde şöyle diyor:
كُنَّا لاَ نَعُدُّ الْكُدْرَةَ وَالصُّفْرَةَ بَعْدَ الطُّهْرِ شَيْئًا
“Temizlendikten sonra gelen sarımsı ve bulanık kanı (hayız kanı) saymazdık.”
Hadislerin delil yönü şöyledir:
Doğum yolundan gelen beyaz akıntının hayızdan temizlenmeye alamet olduğunu beyan eden ve sarımsı ve bulanık kanı hayızdan temizlendikten sonra hayız kanı olarak görmediklerini beyan eden sahabiyat bu akıntıların necaseti veya nakız (abdest bozucu) olması hususunda bir şey söylememişlerdir. Çünkü bu akıntıları taharetin alametleri olarak saymışlardır ve bunun için temiz olduklarını görmüşlerdir ve bunun için de abdesti bozmayan akıntılar olarak kabul etmişlerdir. Allahu Âlem.
Velhasıl muhterem bacım, doğum yolundan gelen meni ve mezi haricinde beyaz akıntı temizdir ve abdesti bozmaz. Allahu Âlem.
Bir fayda: Muasır ve meşhur ulemadan olan Şeyh ibni Useymin (rahimehullah)’da hayatının sonlarında mevzubahis akıntının abdesti bozmadığı görüşünü doğrulamıştır. Rukiyye bint Muhammed el-Muharib adındaki hatun yazar mevzubahis akıntının abdest bozucu olmadığını ispat etmek için telif ettiği “Hukmu’r-Rutube” adlı kitabını Şeyh ibni Useymin’e gözden geçirmesi için verdiğinde ibni Useymin (rahimehullah) kılıfına şöyle yazarak iade etmiştir: “Gözden geçirdim ve akıntı sebebiyle abdestin bozulmayacağına güçlü delil gördüm. Nitekim ancak delil bir şeyi nakız yapar. Asıl olan budur.”
Allahu A’lem.