288: Oy Kullanmayı Caiz Görenleri Tekfir Etmek
Aleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhû. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam efendimiz Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden mü’minlere olsun.
Demokratik sistemlerde oy kullanmak dinde hafi meselelerdendir. Muayyen tekfire gelince o belirli bir şahsı şeri’ küfre nispet etmektir. Yani o şahsa şeran küfür hükmünü vermektir. Çünkü hüküm vermek menfi veya müspet nispette bulunmak ile tarif edilir. Bizim konumuzun şeri’ hüküm olduğuna göre ve şeriatın sahibi Allah (azze ve celle) ve Onun emriyle Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) olduğuna göre tekfir şeriat sahibinin bir kişiyi küfre nispet etmesidir. Şarinin küfür nispeti bizim için şu iki hal dışında varit olmaz: Ya Şari'nin küfür nispeti katidir veya kati değildir. Buna göre bizim için iki halin dışında üçüncü bir hal yoktur:
Birinci hal: İlahi hükmü nakletmek suretiyle küfre nispet etmek.
İkinci hal: İlahi hükümden haber vermek suretiyle küfre nispet etmek.
Birincisi nasslarda kati surette sabit olan tekfiri nakletmekten ibarettir. Bunun için her Müslüman, ister âlim olsun ister cahil olsun bu tekfiri getirme mecburiyetindedir. Hatta bu tür tekfiri terk etmesi halinde dinden çıkar, zira kati surette sabit olan ilmi inkâr etmiş olur. Başka bir deyimle Şari’yi yalanlamış olur. Bunun için bu tür tekfir dinin aslındandır diyebiliriz. Tekfirin nasslarda kati surette beyan edilmiş olması ya ismen geçmesiyle olur veya tekfir hükmüne illet olan vasıfların seraheten beyan edilmiş olmasıyla olur. Mesela Firavun, Ebu Leheb ve münafıklar gibi ismen veya Yahudi ve Hıristiyanlar gibi vasfen beyan edilmiş olanlar. Veya teşri yapanlar, Allah’ın inzal ettiği hükümlerle hükmetmeyenler, Tağut yolunda savaşanlar veya Allah, Rasûlü ve ayetleriyle alay edenler gibi vasfen beyan edilmiş olanlar.
İkincisinde ise nasslar kati olmadığından ötürü kati bir küfür nispeti mümkün değildir. Dolayısıyla bu tür tekfirde istinbat ehli ilahi hükmü zannetme durumundadır. Kendisinde varit şeri’ delillere binaen en azından zannı galiple kanaat etmiş olduğu ilahi hükümden haber verir. Tabii vardığı bu hükümde isabet etmiş de olabilir, hata etmiş de olabilir. Dolayısıyla bu tür tekfir ikinci şahsa lazım gelmez ve dinin aslının varlığında veya yokluğunda müessir değildir. Ayrıca içtihat konusu olduğu için halka açık değildir. Bu tür tekfirde halkın mükellef olduğu menheç ehli, müstakim ilim ehline tabii olmaktır. Mesela namazın, zekâtın, orucun ve haccın terki, Müslümanı kasten öldürmek, Müslümanın casusluk yapması veya demokratik sistemlerde oy kullanmak, askere gitmek ve çocuğunu laik sistemin okullarında okutmak gibi muasır meseleler gibi.
Oy vermenin hükmüne gelince ciddi ihtisar ile şöyle denilebilir: Oy verme fiilinin nasslarda hükmü beyan edilmemiştir. Binaen aleyh zatında hükmü yoktur. Oy verme fiilinin hükmü fiilin haiz olduğu vasfa tabidir. Eğer oy verme eylemi kâfir nizamı veya kâfir bir hizbi tasdik etme ve kasten destekleme vasfına haiz ise oy verme eylemi küfürdür ve faili kâfir olur. Ama kâfir nizamın veya kâfir hizbin inkâr (reddedilmesi ve teberi) edilmesiyle beraber başka sebeplerden ötürü kullanılan oy küfürdür ama faili kâfir olmaz. Zira Ehli Sünnet ve’l-Cemaat’e göre küfür zorunlu olarak failinde vaki olmaz. Küfrün failinde vaki olmasını engelleyen maniler var olabilir. Demokratik sistemlerde oy verme fiili küfürdür çünkü hakikatinde küfür nizamını veya kâfir hizbi desteklemektir. Allah (subhanehu ve teâlâ) şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah zalim kavmi hidayet etmez.” Ve şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” Ama fiilin fail üzerinde vaki olmasına mani olan desteğin kasıtsız olmasıdır.
Sorduğun âlimlerin hükmüne gelince her birinin muayyen vakıasına bakmak lazım gelir. Nureddin Yıldız hakkında bilgim yoktur ama Şeyh ibni Useymin (rahimehullah)’ın tekfiri şüphesiz aşırılıktır. Bu mevzuda umumen şöyle denilir: Kâfir nizamı veya kâfir hizipleri inkâr etmesiyle beraber vakıanın cahili olduğundan ötürü veya muteber bir tevile istinaden veya Müslümanların genel maslahatını gözettiğinden ötürü oy kullanmaya cevaz vermiş veya hatta vacip demişse şüphesi izale edilmeden evvel tekfir edilmesi caiz değildir. Allah-u Âlem.
Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.