390: Her Laik Kâfir midir?
-A A+A

390: Her Laik Kâfir midir?

SORU

Selamun aleykum ve rahmetullah, hocam açıkca ben laik bir insanım diyen bir insan tekfir edilir mi? ve Tüm laikler kâfirdir demek doğru mudur aşırılığa kaçar mı?

CEVAP

Ve aleykumusselam ve rahmetullah ve beraketuhu. Hamd Allah’a mahsustur.

Muhterem kardeşim, demokrasi ve benzeri muhdes, muasır ıstılahların farklı mana kullanımları olabilir. Özellikle halkın bu lafızları aslen sahipleri tarafından vaz edildiği manadan farklı bir mana üzere kullanmaları mümkündür. Dolayısıyla bu ve benzeri ıstılahlarda kullananın söz konusu lafzı hangi mana üzere kullandığına bakılması lazım gelir. Mümkündür, belki lafzın aslen sahibi tarafından vaz edildiği manası küfürdür ama cahil kişi aynı lafzı küfür olmayan bir manayı kast ederek kullanabilir. Bu durum o kişiye hükme mani olabilir. Bu mevzuda asıl olan budur.

Ancak derim ki, laiklik lafzı böyle değildir. Bilakis kendisini açıktan laikliğe nispet eden kişi kâfirdir. Çünkü laiklik lafzında sadece küfrü kast etmek mümkündür. İster bilgiye ve bilince nispet edilen okumuş olanlar için olsun ister bilgisizliğe nispet edilen okumamış olanlar için olsun. Yani bu lafzı kullanan her kim olursa olsun, ister avamdan ister havastan olsun, ancak küfür olan bir manayı kast etmesi mümkündür. Laiklik lafzı küfür manasından gayrisini ihtiva etmez.

Özet olarak laiklik lafzı şu üç mananın haricinde kullanılmaz.

Bir: Aktif, saldırgan laiklik veya Fransız laikliği veya katı laiklik veya Lâdinilik olarak tabir edilen laiklik.

Bu tür laikliğin fikriyatı 1789 Fransa Devrimine ve sonrası Katolik Kiliseye karşı savaş açmış olan Fransız pozitivistlere dayanır. Temeli Voltaire ve Jean-Jaques Rousseau’nun öğretilerine dayanan Fransız laikliği dine kati surette hükmeder, bilakis onu kaldırıp yerine dinsiz devlet tarafından tayin ve icbar edilen toplumsal kurallar getirir. Bu tür laiklik dine ancak vazettiği yasalar kadar varlık hakkı tanır. Onu tam manasıyla takip altına alır. Atatürk ve Kemalizmin Türkiye’ye getirdikleri ve icbar ettikleri laiklik de bizzat Fransız laikliğidir. Bu tür laikliğin küfrü açıktır.

İki: Pasif laiklik veya Anglo-Sakson laiklik veya Amerikan laikliği veya yumuşak laiklik veya sekülerlik olarak tabir edilen laiklik.

Bu tür laikliğin ana fikriyatı İngiliz John Locke’ye dayanır. Miladi 16.asırda Anglikan Kilisesi Katolik papayla bağlarını kopardı ve kilisenin başına İngiliz kralını ve kraliçeye tayin etti. Böylece Anglikan Kilisesi sivil yönetime geçti. Daha sonra John Locke’nin liberal, akılcı, özgürlükçü düşünceleriyle birleşen bu kilise ve sivil yönetim ilişkisi kendisini tüm inançları kabul eden, tarafsız ve hepsine aynı mesafede duran bir devlet anlayışında buldu. Buna binaen bu tür laiklikte yönetim tüm dinlere karşı tarafsızdır, tüm dinleri aynı oranda kabul eder, dinleri ve inançları takip etmez, onları yasalarda boğmaz bilakis özgür bırakır. Mevcut yasalara karşı gelmedikçe kimsenin inancına karışmaz, bilakis koruma altına alır. Bu tür laiklik bugün Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Hareketinin uyguladığı ve herkesi çağırdıkları laikliktir. Bu tür laikliğin hükmü de açık küfürdür. Zira bütün batıl din ve inançları, şirk ve küfürleri İslam diniyle müsavi kılmaktadır. Allah subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الإِسْلامُ

“Muhakkak ki din, Allah nezdinde İslam’dır” (Âl-i İmrân, 19)

وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلامِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِين

“Kim İslam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmeyecektir. Ve o ahirette de hüsranda olanlardandır.” (Âl-i İmrân, 85)

Üç: Mücerret olarak devlet ve din işlerini birbirinden ayırma manasında laiklik.

Aslen laiklik sadece birinci veya ikinci manada laikliktir. Bu mana daha ziyade diğer iki mananın halk ağzıyla kullanılan kalıplaşmış, klişeleşmiş manasıdır. Laikliği bu manada kullanan herkes şunları söyleyecektir: Devlet dine karışır ama din devlete karışamaz. İçtimai ve ferdi kanunlar koyma yetkisine sadece devlet sahiptir. Onun koyduğu kurallar ve kanunlara herkes uyma mecburiyetindedir. Uymayanlar cezayı hakederler. Ama din sadece ferdi kanunlar koyar ve bunlar mecburi değildir bilakis muhayyerlik vardır. İsteyen dinini yaşar isteyen yaşamaz. Kimse kimseye karışamaz. En büyük cerime din sahibi olmamak, dini vecibeleri yerine getirmemek değil, dinin siyasete girmesi, yönetime karışmasıdır. Bu tür laiklik anlayışı da şüphesiz küfürdür. Kişiye göre ya laiklik modellerin ilki veya ikincisiyle aynıdır. Sadece yozlaşmıştır, ammicesidir. Tasili ve tafsili bilgiye dayanmamaktadır.

Binaenaleyh, üç halden hangisi olursa olsun kişi kendisini laikliğe nispet ederse İslam’dan çıkmış, kâfir olmuştur.

Bu bahiste sadece iki kişi müstesnadır. Bunlara küfür hükmünün verilmesine mani vardır.

Birincisi, aslen inkâr etmekle beraber ikrah altında olduğu için veya kendinin ikrah altında olduğunu zannederek “ben laikim” diyendir.

Ve ikincisi, laiklik kelimesinin ne manaya geldiğini bilmeden “ben laikim” diyendir. Yani kendisine “laik olmak ne demek?” diye sorulsa ya hiç cevap veremeyen veya “kişinin bir şeye laik olması” gibi bir cevap verendir. Ancak vakıada böyle olanların sayısı hakikaten yok kadar azdır. İnternette halka laikliği soran “sokak röportajları” vardır. Dileyen bir baksın. Laikliği yukarıda bahsettiğim manaların dışında tarif eden yok gibi.

Velhasıl, tüm laikler kâfirdir demek doğrudur, aşırılık değildir. Bilakis laikleri kâfir görmemek aşırılıktır. Ancak yukarıda bahsettiğim istisnalar hariçtir. Allahu A’lem.

15 Kas, 2017 Tarık Ebu Abdullah
Etiketler: Kemalizm, Atatürk, Demokrasi, Laiklik, Cumhuriyet