Tevbe 7-16. Ayetler Üzerinden Amerika
بسم الله الرحمن الرحيم، الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Tevbe suresinin şu açık, net ve kendilerine karşı zafer vadiyle sonlandırılmış ayetlerinde Allah (celle zikruhû) şöyle diyor:
كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعِنْدَ رَسُولِهِ إِلَّا الَّذِينَ عَاهَدْتُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَقِيمُوا لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ (7) كَيْفَ وَإِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا فِيكُمْ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً يُرْضُونَكُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ (8) اشْتَرَوْا بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِهِ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (9) لَا يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ (10) فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَنُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ (11) وَإِنْ نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا فِي دِينِكُمْ فَقَاتِلُوا أَئِمَّةَ الْكُفْرِ إِنَّهُمْ لَا أَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنْتَهُونَ (12) أَلَا تُقَاتِلُونَ قَوْمًا نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَءُوكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَوْهُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ (13) قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ (14) وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ وَيَتُوبُ اللَّهُ عَلَى مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ (15) أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلَا رَسُولِهِ وَلَا الْمُؤْمِنِينَ وَلِيجَةً وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (16)
Müşriklerin Allah’ın ve Rasûlü’nün katında nasıl (güvenilir) bir ahdi olabilir!? Lakin Mescid-i Harâm’ın yanında ahitleştiğiniz (ve ahdi bozmamış) müşrikler ise müstesnadır. Şu halde (o anlaşmalı olanlar) size karşı (ahitleri üzere) doğru oldukları müddetçe sizde onlara karşı doğru olun. Şüphesiz ki Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.
Nasıl (ahitleri) olabilir ki! Şayet size üstün gelseler hakkınızda ne bir yakınlık ne de bir ahit gözetirler. Ağızlarıyla (güzel konuşmayla) sizi razı ederler, halbuki kalpleri ise (söylediklerini yerine getirmeyi) reddeder. Onların çoğu yoldan çıkmış (ahdi bozan) kimselerdir.
Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri (dünya metaını) satın aldılar da (insanları) O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapıyor oldukları şey ne kötüdür!
Bir mümin hakkında ne bir yakınlık ne de bir ahit gözetirler. Onlar haddi aşanların ta kendileridir.
Şayet (küfürden) tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz ayetleri bilen bir topluma açıklıyoruz.
Eğer ahitlerinden sonra yeminler(le sağlamlaştırılmış ahitler)ini bozarlar ve dininizi kötülerlerse bu durumda küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar hiçbir yeminleri (ahitleri) olmayanlardır. (Onlara karşı savaşın ki) umulur ki (dininizi kötülemeyi) bırakırlar.
(Ey müminler!) Yeminlerini (ahitlerini) bozmuş, Rasûlü (yurdundan) çıkarmaya azmetmiş ve size karşı (savaşa) ilk önce başlamış bir topluma karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz bilin ki Allah kendisinden korkmanıza daha layıktır.
Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azab etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin ve mümin bir toplumun kalplerine şifa versin.
Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğine tevbe etmeyi nasib eder. Allah bilendir, her işinde bir hikmet olandır.
Yoksa siz, Allah sizden cihad eden ve Allah, Rasûlü ve müminlerin dışında (müşriklerden) bir dost/sırdaş edinmeyenleri bilmeden (bildiklerini ortaya çıkarmadan musibetsiz ve imtihansız) bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Tevbe 7-16)
1) “Müşriklerin nasıl bir ahdi olabilir!?” Bu kafirler ve özellikle de çok büyük tuzakların sahibi Amerika’nın bir ahdinin olması nasıl mümkün olabilir!? Halbuki bunlar ahdi bozan kimselerdir. Allah (subhânehû)’nun dediği gibi: “Allah katında canlıların en şerlisi kafirlerdir. Onlar ki artık iman etmezler. Onlar, kendileriyle ahitleştiğin, sonra her defasında (Allah’tan) korkmadan ahitlerini bozan kimselerdir.” (Enfâl 55-56)
2) “Nasıl (ahitleri) olabilir ki! Şayet size üstün gelseler hakkınızda ne bir yakınlık ne de bir ahit gözetirler.” Amerika’nın ve Amerika ile beraber olan haçlı ve kindar batının durumu da böyledir. Şayet Müslümanlara karşı üstünlük sağlasalar, onlara galib gelseler vallahi onlar hakkında asla ne bir yakınlık ne de bir ahit gözeteceklerdir. (Ayetteki “yakınlık” diye tercüme ettiğimiz) الإلّ kelimesi bir görüşe göre “Allah Teâlâ’nın bir ismi”dir, başka bir görüşe göre bunun manası “ahit”tir, diğer bir görüşe göre ise manası “yakınlık”tır. İbn Cerîr et-Taberî (rahimehullah) kelimenin bu manaların hepsini kapsadığını tercih etmiştir. İşte Amerika da böyledir. Allah Teâlâ’ya iman etmez, O’nu ve kutsallarını gözetmez. Hatta tahrif edilmiş şeriatlarına karşı bile böyle davranır. Yine Amerika, ne Müslümanların ahdini ne de kendisine en yakın olanları gözetir.
Amerika şayet -Allah takdir etmesin- üstünlük sağlasa, galip gelse vallahi dost devletlerle olan anlaşmalarını bile gözetmeyecektir. Yine bu devletlerin kendisine yaptıkları hizmetleri gözetmeyecektir, hatta mazeretlerini bile! Niçin bunu anlamıyorlar ki! Onlara ne oluyor ki Amerika’ya yardım etmede hızlı davranıyor ve ecellerine doğru acelece gidiyorlar (kendi mezarlarını kazıyorlar)!?
3) “Ağızlarıyla (güzel konuşmayla) sizi razı ederler, halbuki kalpleri ise (söylediklerini yerine getirmeyi) reddeder. Onları çoğu yoldan çıkmış (ahdi bozan) kimselerdir.” Amerika İslam’a karşı savaşmadığı ve İslam’a saygı duyduğu gösterişinde bulunmuştur. Keza batı devletleri de böyledir. Lakin kalpleri ise bunu en şiddetli şekilde reddetmektedir. Onlar fısk ve fücur erbabıdır.
4) “Allah'ın ayetlerine karşılık az bir değeri (dünya metaını) satın aldılar da (insanları) O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapıyor oldukları şey ne kötüdür!”
Taberî (rahimehullah) tefsirinde şöyle demiştir: “Allah (celle senâuh) diyor ki: Allah’ın size -ey müminler- kendilerini nerede bulursanız öldürmeyi emrettiği bu müşrikler, Allah’ın kendilerine karşı delil olarak getirdiği hüccetlerine tabi olmayı terketmelerine mukabil basit bir karşılığı, az bir dünya metaını satın aldılar.”
Hakeza Amerika da Allah’ın menhecinden yüz çevirdi ve tahrif edilmiş olmasına rağmen Hristiyanlıkla bile oynadı. Ne kadar da tahrif etmiş olsalar da Hristiyanlık, dinsizliği, suçları ve eş cinselliği kabul etmemektedir. (Sadece Amerika’da 20 milyondan fazla eş cinsel bulunmaktadır. Şeyh Nâsır el-Fehd’in التبيان في كفر من أعان الأمريكان isimli kitabına bak. O, Amerika’nın fesadından ve ifsadından belgeli birçok örnek toplamıştır.)
“O'nun yolundan alıkoydular.” Amerika ancak maslahatları ile uyum içinde olan Amerikan bir İslam ister. Kim Amerika’daki İslam’a davet özgürlüğünün Amerika’nın Allah’ın yolundan alıkoymadığını gösterdiğini zannederse, o kimse alıkoymayı tek bir surette sınırlandırmış demektir. Gerçek anlamda alıkoyma, güç yetirdiği her şeyle; tuzağıyla, müttefikleriyle, silahıyla her bir İslami güce karşı savaştığı zamandır. Bosna örneği ancak bu kabildendir. Bu konuda örnekler çoktur.
5) “Bir mümin hakkında ne bir yakınlık ne de bir ahit gözetirler. Onlar haddi aşanların ta kendileridir.”
İbn Cerîr (rahimehullah) şöyle demiştir: “Allah Teâlâ diyor ki: Size -ey müminler- kendilerini nerede bulursanız öldürmeyi emrettiğim bu müşrikler şayet güçleri yetse bir müminin öldürülmesi hususunda ne bir bir yakınlık ne de bir ahitten sakınırlar. Diyor ki: Şu halde şayet size üstün gelseler ahdinizi korumayacakları/bağlı kalmayacakları gibi siz de ey müminler onların ahdini korumayın. “Onlar haddi aşanların ta kendileridir” Yani diyor ki: Onlar zulmederek ve saldırıda bulunarak hakkınızda kendilerinin olmayan şeylere geçenlerdir.”
İşte -önceden geçtiği gibi- ahitlere, anlaşmalara, sözleşmelere riayet etmemesi hususunda Amerika da böyledir. Onlar daima saldırganlıkta başta bulunanlar listesindedir. “Onlar haddi aşanların ta kendileridir”
6) “Şayet (küfürden) tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz ayetleri bilen bir topluma açıklıyoruz.” Müminler ve mücahiler böyledirler. Onlar herhangi bir devletten veya vatandan veya ırktan Müslüman olan kimseye sevinir ve onu kardeşleri olarak görürler. Birçok bölgede nice Amerikalı Müslüman cihad etmiştir. Hatta bu savaşta (Afgan cihadında) bile cihad etmişlerdir. Elhamdulillah hala bulunmaktadırlar. Dolayısıyla mücahidlerin meselesi intikam almak ve belli bir kafir taifeyi/taifeleri seçip onlarla savaşmak değildir. Onlar iddia ettikleri gibi bir sulta veya nefsin arzularını isteyenler değildir. Hiç dünyayı isteyen biri dünyayı boşar ve ölümü satın alır mı!?
Mücahidler, amellerinin sadece Allah için, dinin yücelmesi ve ehlinin aziz kılınması için olmasına ve dinin tamamı Allah’a ait olsun (sadece İslam hakim olsun), Allah’ın kelimesi en yüce olsun diye çalışıyor/gayret ediyorlar. Şayet bu gaye cihadsız bir şekilde gerçekleşseydi buna razı olurlardı ki razı olmaları ve sevinmeleri de gerekir. Onlar bir kafir İslam’a girdiğinde onu kalplerine sokarlar ve onun için ruhlarını feda ederler.
7) “Eğer ahitlerinden sonra yeminler(le sağlamlaştırılmış ahitler)ini bozarlar ve dininizi kötülerlerse bu durumda küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar hiçbir yeminleri (ahitleri) olmayanlardır. (Onlara karşı savaşın ki) umulur ki (dininizi kötülemeyi) bırakırlar.”
Burada Allah Teâlâ’dan ahdi bozanlara karşı savaşma emri vardır. Amerika’nın ahidleri bozduğunu ispatlayan birçok örnek zikretmiştik.
“ve dininizi kötülerlerse” Amerika ne kadar da çok İslam’ı kötülüyor! Allah bunu onların dilleri üzerinden açığa çıkarmıştır. Nitekim onların günümüz medya araçları İslam’a ve Müslümanlara karşı kinlerini ve apaçık kötülemelerini dışarı vermektedir.
“küfrün önderlerine karşı savaşın.” Küfrün hangi önderi Amerika’dan daha büyüktür!?
“Çünkü onlar hiçbir yeminleri (ahitleri) olmayanlardır.” Vallahi Amerika’nın hiçbir ahdi yoktur.
(Onlara karşı savaşın ki) umulur ki (dininizi kötülemeyi) bırakırlar.” Vallahi ancak cihad ile bırakacaklardır. Cihad edildiğinde Allah şerlerini engeller, batıllarını ve fikirlerini zayıflatır ve güçleri boşalır. Allah ihsanı ve cömertliğiyle bunu hızlandırsın.
8) “Yeminlerini (ahitlerini) bozmuş… bir topluma karşı savaşmayacak mısınız?” Geçtiği üzere Amerika’nın ahit bozması açıktır. Sonra onlar birçok bölgede bize karşı savaş başlatmışlardır. Bu bölgelerin en eskilerinden biri Filistin’dir.
“Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) müminler iseniz bilin ki Allah kendisinden korkmanıza daha layıktır.” Bu Allah Teâlâ’dan, ‘nasıl kafirlerden korkarlar’ diye müminlere karşı bir kabul etmeyiştir.
Niçin Amerka’dan korkuyoruz? Halbuki Kureyş, kuvvetinde, izzetinde, Araplara ve Arapların kendisine tabi olanlarına önderlik etmesinde ve diğer noktalarda günümüzde Amerika’ya benzetilebilecek bir durumdaydı. Ama buna rağmen Allah Teâlâ: “Yoksa onlardan korkuyor musunuz?” diyor!
Bu reddediş, Amerika kafirinden korkmamaları için devletlere ve İslami halkalara da yöneliktir.
“Eğer (gerçek) müminler iseniz bilin ki Allah kendisinden korkmanıza daha layıktır.” İbn Cerîr şöyle demiştir: “Allah, onlara karşı cihad etmeyi terketmeniz sebebiyle sizi cezalandırmasından korkmanıza ve size gazap etmesinden sakınmanıza -ancak Allah’ın izni ile olması müstesna- size ne bir zarar ne de bir fayda verebilecek bu müşriklerden daha layıktır.”
9) “Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onlara azab etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin ve mümin bir toplumun kalplerine şifa versin.”
İbn Cerîr şöyle demiştir: “Allah sizin ellerinizle onlara azab etsin” Yani diyor ki: Allah ellerinizle onları öldürsün. “onları rezil etsin” Diyor ki: Esaret ve mağlubiyet ile onları zelil kılsın. “onlara karşı size yardım etsin” Yani onlara karşı size zafer ve galibiyet versin. “ve mümin bir toplumun kalplerine şifa versin.” Diyor ki: Sizin ellerinizle bu müşrikleri öldürerek ve onları zelil kılmanız ve mağlup etmeniz ile Allah’a ve Rasûlune iman eden bir toplumun kalplerindeki hastalığı/derdi iyileştirsin. Bu hastalık, kafirlere karşı kalplerinde bulunan kızgınlıktır.”
Vallahi Amerika da böyledir. Şayet ihlaslı bir şeklde, Allah Teâlâ’nın bize emrettiği cihad emrini alarak onlara karşı savaşırsak kesinlikle Allah bizim ellerimizle onlara azap edecek, onları rezil edecek, onlara karşı bize yardım edecek ve zulümlerinden, saldırılarından ve kibirlerinden tattıklarını tatmış mümin bir toplumun kalplerine şifa verecektir.
10) “Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin.” Müminlerin kalplerindeki öfke koru, Amerika’nın kendini beğenme koru sönünceye, ateşleri dininceye kadar sönmeyecektir.
Ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
(Şeyh’in bu yazısı, “Tesâulât Havle’l-Harbi’s-Salîbiyyeti’l-Cedîde” isimli kitabından bir kesittir.)
Tercüme: Ömer Faruk