Cihad Herhangi Bir Savaşa Bağlı Değildir
بسم الله الرحمن الرحيم، الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Birçok insanın cihad karşısındaki akidesini kemiren/yiyip bitiren afetlerden birisi, cihad şiarını herhangi bir savaşa bağlamaktır. Yani “Şayet bu savaşta galip gelirsek bu, başlangıcın doğru olduğunu gösterir. Ama yenilirsek bu ise başlangıcın batıl olduğunu gösterir!” Bu inanç, hem şeriat hem de akıl açısından batıldır. Bu, mağlup olmaktan, imanın az oluşundan ve sabretmemekten kaynaklanmaktadır.
Aklen batıl olmasına gelince: Mantıki ve akli açıdan başlangıç ve netice arasında hiçbir bağlantı yoktur. Neticelerin başarısız olması asla başlangıcın batıllığını veya hatalı oluşunu göstermez.
Şer’an batıl olmasına gelince: Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Sahih-i Buhari ve Sahih-i Muslim’de geçtiği üzere şöyle demiştir: “Bana geçmiş ümmetler arzedildi/gösterildi. Nebilerden bir ve iki Nebi, beraberlerinde az sayıda bir grupla geçmeye başladılar. Bir başka Nebi de gördüm ki, onunla birlikte (ümmetinden) hiç kimse yoktu (Yahya -aleyhisselam- gibi.)” Kendisiyle birlikte kimse olmadan gelmiş olan Nebi, davetinin bir neticesi olmaksızın gelmişti. Onunla birlikte kimsenin Müslüman olmayışı, davetinin batıl veya yanlış olduğuna delalet etmez. Allah, uygun bir zaman ve mekanda o Nebi’yi göndermesi noktasında böyle bir şeyden yücedir. Buna ancak bir zındık inanır.
Tarihte bu söylediğimize delil olan bir takım savaşlar olmuştur. O savaşlar, alınan yenilgilerle birlikte bir müslümanın: “artık bundan sonra İslam hiçbir direnç gösteremez” diye düşünebileceği savaşlardı. İslam’ın ve Müslümanların yenilgiye uğratıldığı bu savaşların en şiddetli olanlarından biri, Irak ve Şam beldelerini harap ettikleri zaman hicri 656 senesinin başlarında gerçekleşen Tatarlarla olan savaşlardır. Tatarlar Irak’ta 40 gün içerisinde 1 milyondan fazla kişi öldürdüler. Yani bu, günlük 25.000 kişiye denk geliyor. Fesatları artmış, İslam beldelerini harap etmişler ve Müslümanlara karşı girdikleri bütün savaşlarda galip gelmişlerdi. Allah Müslümanları arıttığı (yani bu musibetlerle günahlarından temizleyip münafıkları kendilerinden ayırdığı) ve Müslümanlar O’na yalvarıp yakardıkları zaman Tatarlar Müslümanlarla Ayn Calut savaşında karşılaştılar ve en kötü şekilde hezimete uğratıldılar. Halbuki Tatarlar bundan önceki savaşlarda galip gelmişler ve öncesinden daha güçlü bir hale ulaşmışlardı. Müslümanlar ise Tatarların üzerlerine gelmeden önce Bağdat’taki o hallerinden çok daha zayıf bir halde idiler. Aynı durum, Karmatiler hicri 3. asrın başlarında Irak ve Hicaz beldelerini harap ettikleri zaman yaşanmıştı. Bundan da önce bu durum Uhud’ta görülmüştü. Müslümanlar Uhud’ta kafirlerin önünde mağlup olmuşlardı. Daha sonra Ahzab (Hendek) savaşında onlara zorluklar ve musibetler isabet etmiş ve sarsılmışlardı. Ancak onlar bir zaman sonra Ahzab savaşından sonraki savaşlarda galibiyetler elde ettiler. Bunların en büyüğü ise Mekke’nin fethidir.
Cihad şiarını herhangi bir savaşa bağlamak, psikolojik yenilginin en büyük etkenlerinden ve günümüz Müslümanlarının zayıf oluşunun en büyük faktörlerinden biridir. Çünkü biz ne eskide ne de şu zamanda düşmanlarımıza karşı sayının ve hazırlığın çokluğuyla savaşmadık. Savaşlarımızda maddi ölçülere güvenmemiz asla mümkün değildir. Hazırlık noktasında gücümüzü sarfettiğimiz zaman zimmetimiz beri olmuş olur, velev ki yenilgi meydana gelse bile. İslam’ın durumunun yükselmesini belli bir savaşa veya özel bir harbe bağlamak, hezimet sebebiyle başarısızlığı hissetmeye ve cihadı terketmeye götürür. Bilinmelidir ki biz ne sayıyla ne de hazırlıkla savaşıyoruz. Bir savaşta düşmanımızdan daha çok ve daha iyi bir yerde olabiliriz, ancak yardımın imani şartlarını tam yerine getirmemişizdir, bu nedenle de Allah, nefislerin arınması ve safların ayrılması için bizi yenilgi ile imtihan eder. Herhangi bir savaşta maddi ölçüye başvurduğumuz ve umutlarımızı bu savaşa bağladığımız zaman bu savaşta alınacak bir yenilgi nefisleri başarısızlık hissine uğratacak, azimleri kıracak ve cihadı durduracaktır. Lakin doğru olan cihad etmemizdir. Zira cihad -ister yenilelim ister galip gelelim- farz kılınmış bir ibadettir.
(Şeyh’in bu yazısı, “Sevâbit alâ Derbi’l-Cihâd” isimli risalesinden bir bölümdür.)
Ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
Tercüme: Ömer Faruk