İbadet Nedir?
بسم الله الرحمن الرحيم
Hamd alemlerin yaratıcısı, Rabbi, hakimi ve düzene koyucusu olan Allah’a, salat ve selam alemlere rahmet olarak gönderilmiş Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabı kiramına ve kıyamete kadar yolunu takip eden müminlere olsun.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibi, “İslam garip olarak başladı. Garip olarak sona erecek.” Gerçekten de hakkıyla dinini anlamış ve hakkıyla dinini yaşayan müslümanlar çok azdırlar. Müslümanların çoğu taklidi bir İslam ile hayat sürmekteler.
Halkı müslüman olan bir ülkede bir gurup insanın maaşı verilmese, yahut ekmek ve akar yakıtın fiyatı yükseltilse yahut vergiler çoğaltılacak olursa halk, sokak ve caddelere dökülüp protestolar yapmakta, ortalığı döküp emniyet güçleriyle çatışmalara girmekteler. Bu müslümanlar neden dünyalıklarına biraz zarar geldiğinde tepki koyup arslanlar kesiliyorlarda, dünyalarından binlerce kat daha önemli olan dinlerine zarar verildiği zaman meydanlara dökülmüyorlar, ebedi hayatlarına fayda verecek haklarını talep etmiyorlar?
Millet meclisinde İslam’a aykırı kanunlar konulurken halk tepki koymuyor da, zamlar çoğaltıldığında her yerden tepkiler yağmaya başlar?!
Maalesef insanların çoğu dünyaya köle olmuşlar. Din, onların yanında ikinci veya üçüncü planda gelmektedir. Hatta bazılarına göre dinlerinin hiçbir değeri yoktur. Dünyada rahatı olsun. Parası olsun. İşleri iyi gitsin. Varsın dini yok olsun umurunda değil.!! Ne kadar acı bir dönemde yaşıyoruz.
Allah’u Teâlâ bizlere dört mefhumu öğretmek için kitaplarını indirmiş ve elçilerini göndermiştir. Bunlar; İlah, Rab, Din ve İbadet mefhumlarıdır.
İbadet mefhumu üzerinde durmak istiyorum. Bugün müslümanların çoğu ibadet mefhumunda gafildirler. Çoğu manasını ve hakikatini idrak etmemişlerdir. Müslümanların geneline; “İbadet nedir?” soracak olursan, alacağın cevap: İbadet; Namaz, kılmak oruç tutmak ve kuran okumaktır. Halbuki ibadetin çok daha geniş mefhumu vardır.
İbadetin lügat manası: Boyun eğmek ve itaat etmek demektir.
Şer’i manası ise: Allah’u Teâlâ’nın sevdiği ve beğendiği, görünen ve görünmeyen bütün söz ve amelleri Allah için yapmak demektir. Daha kısaltılacak olursa; “(Allah’a) Kamil bir sevgi ve kamil bir itaat demektir.”
Kalbin ibadeti vardır: Allah’ı sevmek, Allah için sevmek, Allah için buğzetmek, Allah’tan korkmak, İbadetleri sadece O’nun için yapmak, O’na dayanmak, O’na saygı duymak, O’nu her şeyden üstün tutmak, O’na teslim olmak vs...
Dilin ibadeti vardır: Zikir, dua, kuran okumak, ilim okumak, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, nasihat etmek, irşad etmek, İslam’ı tebliğ etmek, hakkı haykırmak vs...
Organların ibadeti vardır: Namaz, oruç, zekat, hac, hicret, cihad, ribat, ana babaya iyi davranmak, rahim akrabalığını gözetmek, hasta ziyareti yapmak, şeriatı uygulamak, şeriat için mücadele vermek vs...
Bizim ubudiyetimiz hayatımızın her alanını kapsar. Yemek yeme adabından tutun ta devlet yönetimine kadar, İslamın bizlere belirlediği ubudiyet vardır. Yahudinin biri, Ömer (radiyallahu anh)’ya diyorki; “Sizin dininiz, tuvalete çıkma adabı bile öğretmiştir!”.
Tanımın başına dönecek olursak ibadet; İtaat etmek ve tabi olmak demektir. Peki hayatımıza bakalım. Bizim boyun eğdiğimiz ve tabi olduğumuz zat Allah (subhanehu ve teâlâ) mıdır? Yoksa Allah’ın dışında insanları yöneten devlet yöneticileri midir?
Biri çıkıp, ubudiyetin devlet yöneticisiyle ne alakası var?! Diyebilir. Cevaben ona Adiy bin Hatib (radiyallahu anh)’ın kıssasını anlatmamız lazım. İmam Tirmizi süneninde ve muteber tefsir kitaplarında bu kıssa nakledilir.
Adiy bin Hatib, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanına gelince, boynunda altından haçı vardı. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “Ey Adiy! Şu boynunda ki putu at! buyurdu. Adiy dedi ki: Bende attım. Yanına yaklaştığım zaman Tevbe suresinden şu ayeti okuyordu;
(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i (İsa'yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır. (Tevbe, 31)
Dedim ki: Ey Allah’ın Rasûlü, bizler onlara ibadet etmiyoruz. Dedi ki: “Onlar Allah’ın helal kıldığını haram ediyorlar. Sizlerde haram kılıyorsunuz. Ve yine Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal kılıyorlar. Sizlerde helal sayıyorsunuz. Evet dedim. “İşte budur onlara ibadet” buyurdu.
Bugün millet meclislerinde kararlar alınıyor. Allah’ın haram kıldığı şeyler serbest bırakılıyor. Allah’ın helal kıldığı bazı şeyler yasaklanıyor. Sonra bu kararlar yürürlüğe sokuluyor. İnsanlar bu küfre, bu şirke ses çıkarmıyor?
Niçin sessiz kalıyorlar? Çünkü insanların çoğu dinlerinden bihaberler. Dinlerini öğrenmiyorlar. Laiklerden ve sahtekar hocalardan din anlayışlarını telakki ediyorlar. İkinci sebebi din onlarda, dünya maslahatından sonra gelir. Önce dünyaları iyi olsun. İkinci derecede vakit olursa biraz dinede vakit ayırırlar.
Maalesef, müslümanların bir kısmı, yanlış öğretilen ve duyulan din anlayışından dolayı farkına varmadan laik olmuşlardır. İbadeti sadece namaz ve oruçtan ibaret görmekteler. Halbuki din hayatımızın her alanını kaplamaktadır.
Dinimizin şiarları vardır; Bunlar namaz, oruç, zekat, hac, kurban kesmek, dua etmek, Allah’a sığınmak ve değişik ibadetlerdir. Bunlara din denir.
Şeriat kanunları vardır; Bunlar kısas, iftira cezası, zina cezası, hırsızlık cezası, cinayetler, evlilik, boşanma, miras vs ahkamı kapsar. Bütün bunlar dindir.
Siyasi kanunlar vardır; Ayette geçtiği gibi: “Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Maide, 51)
Dost edinmek, düşman edinmek, antlaşmalar, ehli kitaba karşı muamele, mürtedlere karşı muamele, içerideki ve dışarıdaki düşmanlara karşı tavır vs… gibi ahkamlar dindir.
İktisadi kurallar vardır; Faiz, akitler, alış-veriş ahkamı, taksitli alış-verişler, rehin, kiralama vs. kurallar dindir.
Sosyal kurallar vardır; Ferdin ailesi ile olan alakası, karı-koca arasındaki haklar, çocuklara karşı muamele, komşuluk hakları, kadın hakları hatta hayvan hakları gibi kurallar vardır. Bütün bunlar yine dindir.
Cihad ahkamı vardır; Esirlere karşı muamele ahkamı, ganimetler, fey, askeri faaliyet ve ahkamları yine bütün bunlar dindir.
Allah’u Teâlâ “Daha önceki ümmetlere oruç farz kılındığı gibi sizlere de farz kılınmıştır” buyururken, “Sizlere kerih olsa da savaş farz kılınmıştır” buyurmaktadır.
Görüldüğü üzere din bir bütündür. Ancak ümmeti dininden kopardılar. Bütün derdi tasası çocuklarının istikbali olan, daha fazla para kazanıp daha rahat yaşamak, mal mülk edinip para peşinde sürekli koşturmak hedefine bürünen ümmet bu acıklı hale getirildi.
Mürtetler bizleri daha ne kadar yönetecek? Kafirler daha ne kadar bizleri sömürecek? Dünya genelinde müslümanların kanları ne zamana kadar akıtılacak?
Gerçek dinimizi öğrenmedikçe ve öğrendiklerimizle amel etmedikçe bu acıklı durumdan hiç bir zaman kurtulamayacağız. Sahabeyi kiramın dinlerine verdikleri ehemmiyeti dinimize vermediğimiz müddetçe bu zilletten hiçbir zaman kurtulamayacağız. Rabbim bizleri dinine geri çevirsin. Tevhid üzere yaşamayı ve tevhid üzere can vermeyi cümlemize nasibi müyesser eylesin. Davamızın sona yüce Allah’a hamd etmektir.