Şam Ehli Fesada Uğradığı Zaman Sizde Hiçbir Hayır Yoktur!
بسم الله الرحمن الرحيم، الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Kurra b. İyâs (radiyallahu anh) Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediğini söylemiştir:
إذا فسد أهل الشام فلا خير فيكم، لا تزال طائفة من أمتي منصورين لا يضرهم من خذلهم حتى تقوم الساعة
“Şam ehli fesâda uğradığı/bozulduğu zaman sizde (ümmetimde) hiçbir hayır yoktur. Ümmetimden bir taife (kendilerine muhalefet edenlere/düşmanlarına karşı) yardım edilmeye devam eder (daima yardım olunacaklardır.) Onları yardımsız bırakanlar onlara zarar veremezler (Ahmed’in bir rivayetinde ise: لا يبالون من خذلهم Kendilerini yardımsız bırakanları umursamazlar.) Ta ki kıyamet kopuncaya kadar.” (Tirmizî, Ahmed, İbn Hibbân, Taberânî, İbn Ebî Şeybe) Tirmizî: Hasen Sahih. El-Elbânî, Şuayb el-Arnaût: Sahih.
İbn Hibbân (rahimehullah) 2 farklı yoldan hadisin sadece “Şam ehli fesâda uğradığı zaman sizde hiçbir hayır yoktur” kısmını rivayet etmiş, ilk olarak aktardığı rivayeti:
ذكر ابتغاء الفضل والصلاح لمستوطن الشام
“Şam’da ikamet eden kimse için fazileti/lütfu ve salâhı (istikâmeti, düzelmeyi) istemenin zikredilmesi” başlığı, diğer yoldan gelen rivayeti ise:
ذكر الإخبار على أن الفساد إذا عم في الشام يعم ذلك في سائر المدن
“Fesâd Şam’da yayıldığı zaman bunun diğer şehirlerde de yayılacağına dair haber vermenin zikredilmesi” başlığı altında aktarmıştır.
Molla Ali el-Kârî (rahimehullah) “Mirkâtu’l-Mefâtîh”de: “yani Şam’da oturmakta veya oraya yönelmekte/gitmekte sizin için hiçbir hayır yoktur” şeklinde açıklamıştır. Şöyle ki, bilindiği üzere Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Şam’da ikamet edip oradan ayrılmamayı tavsiye ve teşvik etmiştir. Ancak Şam ehli fesâda uğradığında artık oraya gitmekte veya ikamet ediliyorsa oturmakta bir hayır kalmamıştır.
Şeyh Muhammed Salih el-Muneccid’in naklettiğine göre kimi âlimler ise (bkz: goo.gl/ixugZw), ‘Tâife-i mansûra; ilim ve cihad ehli’ fesâda uğradığı zaman ümmette hiçbir hayır yoktur diye anlam vermişlerdir. Çünkü ahir zamanda bu taife’nin Şam’da olacağı haber verilmiştir. (Bkz: Tâife-i Mansûra Âhir Zamanda Şam’dadır! ) Şayet bu övülmüş taife bozulursa bu demektir ki ümmette hiçbir hayır bulunmamaktadır. Ancak bu taifenin bozulması durumu hiçbir zaman söz konusu olmayacak, kıyamete kadar Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in zikrettiği vasıfları üzere kalacaklardır.
İlim ehlinin geneli ise hadise ilk anlaşılan manasını vermişlerdir. Yani Şam ehli dînî olarak fesâda uğradığında; dinlerinden uzaklaştıkları, itikadi olarak saptıkları, aralarında bid’atlar ve masiyetler çoğaldığı, dünyevileştikleri, cihadı terkedip kâfirlerin hakimiyeti, baskısı, zulmü altında yaşamaya boyun eğdikleri zaman ümmet-i Muhammed’in geri kalan kısmından hayır kalkar, ümmette fesâd yayılır, ta ki Şam ehli salâha erene kadar! Yani Şam ehlinin fesâdı veya salâhı sadece Şam ehlini ilgilendirmeyip bütün ümmetle alakalıdır. Allah Teâlâ Şam ehlinin durumunu, ümmetin durumunun kendisiyle ölçülüp bilindiği bir mizan/kıstas/ölçüt, adeta bir ayna kılmış, ümmetin hayrını Şam ehlinin salâhına bağlamıştır. Ümmetin hayırda mı yoksa fesatta mı olduğu Şam ehlinin durumu ile belirlenir. Şam ehli fesâda uğradığında bu, İslam ümmetinin durumunun da fesâdına, salâha erdiğinde ümmetin de salâhına işarettir. Şeyh Abdulazîz et-Tarîfî’nin (hafizahullah) dediği gibi bu tıpkı bir insanın genel manada sıhhatli mi yoksa hasta mı olduğunun kalbine, nabzına, tansiyonuna vs... bakılmasıyla bilinmesi gibidir. Dolayısıyla şayet ümmet-i Muhammed’in halinin istikâmeti için Şam ehlinin salâhı gerekiyorsa o halde buna son derece önem gösterilmelidir.
Şeyh Ebu Katâde el-Filistînî (hafizahullah) şöyle demektedir: “Şüphe yok ki Suriye’nin hali, dünyadaki müslümanların durumları için bir sıcaklık ölçeğidir. Bilâd-i Şâm daima insanların kendisiyle durumlarını, hallerini bildiği bir ölçü olmuştur…” (goo.gl/phAQdY 0:52-1:55. Ayrıca Şeyh Abdulazîz et-Tarîfî’nin açıklamaları için bkz: goo.gl/XGFNQV 2:40-10:08 ve goo.gl/dmGCwo)
Şeyh Tarîfî bir tweet’inde şöyle söylemiştir: “Şam, cesedinden fesâdı atmak için doğum sancıları yaşamaktadır. Şam’ın salâhının alametleri başlamıştır. Şam’ın durumu düzeldiği zaman onu ümmet takip edecektir. Hadiste şöyle geçmektedir: “Şam ehli fesâda uğradığı zaman sizde hiçbir hayır yoktur.” (goo.gl/7QDKdo)
Evet, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Şam ehlinin fesâdını ümmetinin fesâdına alamet kılmıştır, lakin sonrasında bu fesâdın ümmetin tamamını kapsamadığını, ümmetinden bir taifenin kesintisiz olarak kıyamete kadar hak üzere hep var olacağını ifade etmiştir.
Binâen aleyh, ümmetin düzelmesini, raşid bir hilafet altında birleşmesini isteyenler, bunu dert edinenler, Şam ve ehlinin salâhının tek yolu olan hali hazırdaki Şam cihadına, yeryüzünün tamamında Allah Teâlâ’nın şeriatının hakim olması gayesiyle savaşan Şam mücahitlerine güçleri yettiğince yardım etmeli, onların ihtiyaçlarını gidermeli, kendilerinden istenileni yapmalıdırlar. Şüphesiz ki Şam cihadı, biiznillâh ümmeti hayra, 2. ve son raşid hilafete götürecektir. Ve yine şüphe yok ki Kudüs’ün fethi Şam cihadından geçmektedir.
Hakikat bu iken, Şam cihadının devam etmesine herhangi bir katkıda bulunmayıp bilakis insanları bundan alıkoyanlar, Şam cihadını bitirmek isteyen, bu cihadı sonlandırmak için anlaşmalar, planlar, pazarlıklar yapanlara maşalık edenler ve bu maşaları ve onları yönetenleri destekleyenler, bunların tarafında bulunanlar, farkında olarak veya olmayarak Şam ve ehlini bundan önceki fesâd’ına dönmesine terketmekte, ümmetin salâhına engel olmakta, ümmete ihanet etmektedirler. Rabbimizden ümmete basiret vermesini isteriz.
Ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.