453: Kadının Namazı Erkeğin Namazı Gibi midir?
Selamun aleykum, kadın namazda tekbir alırken, ellerini bağlarken ve otururken farkı var mıdır?
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.
بسم الله الرحمن الرحيم، الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على رسولنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
4 mezheb fakihleri (rahimehumullah) namazın sünnet olan bazı şekillerinden farklı olarak kadın için, tesettürüne daha uygun olan, kendisini toplu yapan ve daha çok kapatan şekilleri müstehab görmüşlerdir. Buna binaen şunları zikretmişlerdir:
Kadın, rukû’ ederken az eğilir, sırtını düz yapmaz ve dirseklerini yanlarına bitiştirir.
Secdede pazılarını yanlarına, karnını uyluklarına, uyluklarını da baldırlarına yapıştırır.
Otururken iki ayağını sağ tarafa doğru yatırarak ve mümkün olduğu kadar bacaklarını birbirine yakınlaştırarak sol kalçası üzerine oturur. Ya da sağ ayağının altını sol uyluğunun altına koyarak sağ kalçası üzerine oturur. Erkekler gibi sağ ayağını dikip sol ayağını yatırarak üzerine oturmaz ve yine teverrük oturuşu yapmaz.
Yine en başta belirttiğimiz asla binaen kimi fakihler, kadının rukû’da dizlerini hafifçe bükmesini, secdede kollarını yere koymasını ve başka şekiller zikretmişlerdir.
Sahabeden Ali, İbn Ömer, Âişe ve Ömer’in karısı Safiyye (radiyallahu anhum)’dan ve selef’ten bazılarından, kadınların erkeklerden farklı şekillerde namaz kılmasını ifade eden fiili ve sözlü birçok rivayet gelmiştir. Bu rivayetlerin geçtiği yerler: Musannef İbn Ebî Şeybe (1/242), Musannef Abdirrezzâk 3/138, Sünenu’l-Beyhakî el-Kubrâ (2/222), Fethu’l-Bârî; İbn Receb el-Hanbelî (7/299)
Kimi alimler ise namazın bütün şekillerinde kadının erkek gibi olduğunu, tıpkı erkeğin namaz kıldığı gibi namaz kılacağını, aralarında hiçbir farkın bulunmadığını söylemişlerdir. Çünkü Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Beni nasıl namaz kılıyor olarak gördüyseniz öylece namaz kılın.” (Buhârî) Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bu emri kadınları da kapsar. Genel bir kaide olarak; asıl olan, erkekler için sabit olan hükümlerin kadınlar hakkında da geçerli olmasıdır, ancak sabit bir delilin o hükmün erkeğe veya kadına has olduğuna, erkek ve kadının ayrıldığına delalet etmesi durumu ise bundan müstesnadır. Binâen aleyh; namazın sünnetleri erkekler gibi kadınlar için de geçerlidir ve kadının bu sünnetlerin bazısından istisna edildiğine dair sabit bir delil yoktur.
Beyhakî (rahimehullah) “Sünen-i Kubrâ”sında (2/222), secdede ve oturmada kadını erkekten ayırdığını ifade eden Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e nisbet edilerek gelmiş iki hadisin rivayet edildiğini ve bunların zayıf olup delil olamayacağını söylemiştir. Bu iki rivayetten sonra Beyhakî, yine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e dayandırılan başka bir hadis zikretmiş ve bunun munkatı’ (ya da mürsel, yani zayıf) olduğunu belirtmiştir. Bu son hadisi Ebu Davud da (rahimehullah) “el-Merâsîl” adlı eserinde rivayet etmiştir.
Yine alimler, sahabeden gelen rivayetlerin de zayıf olduğunu söylemişlerdir.
Buhârî (rahimehullah) şöyle demiştir: “Ummu’d-Derdâ (rahimehullah) 1 namazda erkeğin oturduğu gibi otururdu. Fakîhe biri idi.”
Kurtubî (rahimehullah) Bakara süresi 43. ayetin tefsirinde İmam Malik’in (rahimehullah), namazda kadının erkek gibi olup ona muhalefet etmeyeceğini söylediğini nakletmiştir. Ancak İmam Malik’ten bunun aksine de rivayet bulunmaktadır!
Sonuç olarak diyebiliriz ki; En başta da belirttiğimiz gibi kadının erkekten farklı şekillerde namaz kılmasının müstehab görülmesine neden, tesettürüne daha uygun olması, kendisini daha çok kapatmasıdır. Kadın zaten genellikle evinde ya da kadınların veya mahremlerinin bulunduğu yerlerde namaz kılmaktadır. Hem kadının evinde namaz kılması daha faziletlidir. Ve konuya dair Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)’den ve ashabından gelen rivayetler zayıftır. Dolayısıyla kadının, yabancı erkeklerin kendisini görmediği yerlerde erkeğin kıldığı gibi namaz kılması doğru olandır. Ama erkeklerin kendisini görebileceği yerlerde, mesela bazı mescid/camilerde, piknik alanlarında, tarlalarda ise, -içlerinde mezheb imamlarının da bulunduğu- seleften bazılarının müstehab gördüğü şekillerde namazını kılabilir. Allahu A’lem.
Ve’l-hamdu lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
1- Ebu’d-Derdâ (radiyallahu anh)’ın iki karısı vardı. Büyük olanı sahâbî Ummu’d-Derdâ, küçük olanı ise tâbiînden olan Ummu’d-Derdâ idi. Buhârî’nin sözündeki Ummu’d-Derdâ her ikisine de ihtimallidir. Allahu A’lem.