Allah (azze ve celle)
بسم الله الرحمن الرحيم
Yüce kemal sahibi, her güzelliğin kaynağı, yerlerin ve göklerin nuru olan O yüce Allah’ı hatırlamak, O’nu anmak ve O’nu konuşmak ne kadar güzel ve lezzetlidir. Bizlere iman nimeti veren Allah’a sonsuz hamd-u senalar olsun.
Allah-u Teâlâ’nın ismini ve hayatımıza etkisini Allah’ın yardımı ve izniyle izah etmeye çalışacağım. “Allah” kelimesi, bu kainatın sahibi, yaratıcısı ve hâkimine verilen adıdır. Özel bir isimdir. “İlah” kelimesinden türemiştir. Sevgi, korku, boyun eğme, isteme, yüceltme ve ümit etme yönünden bağlanılan anlamına gelir.
Bu ismi diğer Allah-u Teâlâ’nın isimlerinden ayıran özellikleri vardır:
Kur’an-ı Kerim’de gelen ilk isimdir. Besmeleyle başlayan Alak Sûresi’nin ilk beş ayeti indiği vakit başında besmele vardı. O Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, “Bismillah” ile başlıyordu.
Esma-ul Husna içerisinde asıldır, toplayıcıdır. Diğer isimler O’na izafe edilir. Mesela Şafi (Şifa veren) Allah, Hâdi (Doğru yola ileten) Allah, Muhyi (Dirilten) Allah diyoruz. Bütün güzel isimleri ve yüce sıfatları içinde barındırır. “Allah” (celle celaluhu) hükmeden, rızık veren, yükselten, rahmet eden, koruyan, mülkün sahibidir deriz.
Bu isim sadece Allah-u Teâlâ’ya aittir. Başka hiç kimseye kullanılmaz. Allah (azze ve celle) Kur’an’da şöyle buyurur: “Muhakkak ki Ben, yalnızca Ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl.” (Taha, 14) Firavun dahi ilahlık taslarken “Ben Allah’ım” demedi, “Ben Rabbinizim” dedi. Müşriklerin Kâbe etrafında 360 tane putları vardı. Hiçbirisine “Allah” demediler.
Bu isim Allah (azze ve celle)’nin en güzel, telaffuzu en kolay ve en çok sevilen ismidir. Günde binlerce defa “Allah” diyen bir kul sıkılmaz, bıkmaz.
Birçok âlime göre o isimle istendiğinde veren, sığınıldığında koruyan Allah’ın en büyük ismidir. Bu görüşü İmam Ebu Hanife, Tahavi, Şirbini ve birçok âlim savunmakta, gelen bir çok hadis buna işaret etmektedir.
Bütün güzel isimlere sahip ve bütün yüce sıfatlarla muttasıf, eksiklik ve kusurlardan uzak olan Allah-u Teâlâ’ya iman etmek, O’nu tanıyıp sevmek, sadece O’na ibadet edip kulluğunu yapmak ve hayatımızda sadece O’nun kanunlarını benimsemenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu idrak edebiliyor muyuz?
İbn-i Kayyım (rahimehullah) der ki: Allah-u Teâlâ’yı en iyi tanıyan Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şunu derdi: “Sen, kendini övdüğün gibisin; ben Seni övemem.”
“Bütün kemali, bütün övgüyü, bütün yüceliği, bütün izzeti, bütün güzelliği, bütün hayrı, bütün cömertliği, bütün fazileti ve bütün iyiliği toplayan O ismin özellikleri nasıl sayılsın. Bu isim azın yanında anılırsa onu çoğaltır, korkunun yanında anılırsa onu giderir, sıkıntının yanında anılırsa onu kaldırır, üzüntü ve kederin yanında anılırsa yok eder. Darlıkta anılırsa onu genişletir. Zayıf O’na bağlanırsa ona kuvvet verir. Zelil O’nu anarsa ona izzet verir. Mağlup O’nu zikrederse ona galibiyet verir. Yuvasız kimseye sığınma yeri verir. O’nun ismiyle bereket iner, dualar kabul edilir. Hatalar affedilir. Günahlar def edilir. Sevaplar kazanılır. Yerler ve gökler O’nun ismiyle durur. O’nun için kitaplar indi, elçiler gönderildi, şeriatlar vaaz edildi, hadler kondu, O’nun sebebiyle canlılar mü’min ve kâfir diye ayrıldı, O’nun için cihad başladı, O’nunla kıyamet koptu ve onun için cennet ve cehennem pazarı kuruldu. O’nun adıyla adil mizanlar kondu, O’nun adıyla sırat köprüsü kuruldu ve O isimle âlemlerin Rabbine ibadet edildi.”
Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.